29 Mart 2012 Perşembe

Basın Ceza


BİR HUKUKA UYGUNLUK NEDENİ OLARAK
HABER VERME HAKKININ YAZILI BASIN
YOLUYLA İŞLENEN HAKARET SUÇLARI
AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
STUDY UPON THE RIGHT TO IMPART INFORMATION AS A
GROUND FOR JUSTIFICATION IN THE CONTEXT OF THE CRIME OF
DEFAMATION COMMITTED THROUGH PRINT MEDIA
Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ∗
Özet: Çalışmamızın konusu, 5237 sayılı TCK’nın, “Şerefe Karşı
Suçlar” başlığı altında ve 125. maddesinde düzenlenmiş bulunan “hakaret
suçu”dur.
Çalışmamız iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde hakaret
suçunun genel yapısı, ikinci bölümde ise, hukuka uygunluk nedeni
kavramı ve özellikle de yazılı basın yoluyla işlenen hakaret suçlarında
“Haber Verme Hakkı” ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nda yer alan cezai
sorumluluğun esas ve türü üzerinde durulmuştur. Bu anlamda, basın
özgürlüğü ve basının görevlerine de kısaca değinmek bir zorunluluk
olmuş, ilgili oldukça anlatılan hususlara ilişkin Yargıtay kararlarına da
yer verilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Sözcükler: Hakaret suçu, basın özgürlüğü, Basın Kanunu.
Abstract: The Subject of our study is “crime of defamation”
provided under the title of “Crimes Against Honor” in Turkish Penal
Code No 5237, Article 125.
Our study consists two parts: In the first part, the overall structure
of the crime of defamation was examined; in the second part
the consept of justification, particularly “Right to Impart Information”
with regard to crimes of defamation committed through print
media and principles and variaties of the criminal liability under our
Press Law No. 5187 are analyzed. In this sense, freedom and duty of
the press are also needed to be briefly discussed; and decisions of
* Dr., İstanbul Aydın Üniversitesi.
* Marmara Üniversitesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Ana Bilim Dalı araştırma görevlisi.
68 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
the Court of Cassation were referred so far as they are related.
Keywords: crime of defamation, freedom of the press, media
law.
I. HAKARET SUÇU
1. Genel Olarak
Hakaret suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125-131. maddelerinde
“Şerefe Karşı Suçlar” başlığı altında sekizinci bölümde düzenlenmiştir.
Buna göre;
“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte
somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur,
şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para
cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi
için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından,
değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir
ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
işlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde
ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine
görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan
üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin
madde hükümleri uygulanır.”1
1 765 sayılı TCK’da hakaret ve sövme fiilleri iki ayrı maddede düzenlenmişti. Eski
kanunumuzun hakaret suçunu düzenleyen 480. maddesine göre, “Her kim, toplu
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 69
Belirtelim ki 5237 sayılı TCK’da bu suçla benzerlik gösteren başka
suçlar da mevcuttur. Örneğin TCK m. 216, 299, 300, 301. maddelerinde
düzenlenen suçlar bu suçla benzerlik göstermekle beraber, gerek
korunan hukuki değer gerekse maddi unsurları yönünden farklılık
arz eder. Esasen kişilere karşı hakaret teşkil etmeyen bu suçlar
daha çok devletin kişiliğine ve devlet idaresine karşı işlenen suçları
düzenlemektedir.2 Oysa, şereften başka bir takım değerlere tecavüz niteliğini
taşıyan özel tahkir suçlarından farklı olarak hakaret suçu, sadece
insan şerefini ihlal etmesi dolayısıyla genel tahkir suçu olarak
tanımlanır.3
Hakaret suçu açısından bir başka özel düzenleme de 20.07.1951
tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki
Kanun’dur. Atatürk’ün hatırasına karşı gerçekleştirilen tahkir edici fiiller,
5816 sayılı Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir.4
Maddede;
“Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse, bir yıldan
üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ve abideleri yahut Atatürk’ün kabrini
tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ... hapis
cezası verilir” denilmektedir.
veya dağınık ikiden ziyade kimse ile ihtilat ederek diğer bir şahıs hakkında bir maddei mahsusa
tayin ve isnadı suretiyle halkın hakaret ve husimetine maruz kılacak yahut namus ve
haysiyetine dokunacak bir fiil isnat ederse, üç aydan üç seneye kadar hapis ve yüzbin liradan
birmilyon liraya kadar ağır para cezasına mahkum olur.” Sövme suçunun düzenlendiği
482. maddeye göre ise, “Her kim, toplu veya dağınık ikiden ziyade kimse ile ihtilat
ederek her ne suretle olursa olsun bir kimsenin namus veya şöhret veya vakar ve haysiyetine
taarruz eylerse üç aya kadar hapis ve ellibin liradan beşyüzbin liraya kadar ağır para cezasıyla
mahkum olur.” denilmektedir.
2 Dönmezer, Sulhi, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, Beta Yay., 17. Bası, Ekim 2004, s.
271.
3 Yenidünya, Ahmet Caner / Alşahin, Mehmet Emin, “Bireyin Şerefine Karşı Suçlar”,
TBB Dergisi, Sayı 68, Ocak- Şubat 2007, s. 43.
4 Gündel, Ahmet, Atatürk’e, Cumhurbaşkanı’na, Cumhuriyet’e, Hükümet’e Hakaret Suçları
ile Yasadışı Yakalanan ve Tutuklananlara Tazminat Verilmesi Davaları, Seçkin Yay.,
Ankara 1997, s. 15.
70 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
Hakaret suçunun bu özel şeklinin soruşturulması ve kovuşturulması
125/1. maddenin aksine, şikayete tabi değildir; soruşturma re’sen
yapılır5 (m. 3).
Biz bu çalışmamızda sadece “Şerefe Karşı Suçlar” başlığı altında
düzenlenmiş olan hakaret suçu açısından konuyu ele alacağımız için
ayrıntılı açıklamalara yer vermiyoruz.
2. Korunan Hukuksal Değer
Kişinin onur ve şerefi, Anayasamızın 17/1. maddesindeki, “Herkes,
yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir”
hükmüyle Anayasal güvence altına alınmış bulunmaktadır.
Bu anlamda, Anayasa ile güvence altına alınan, kişilerin ve toplumun
değer atfettiği varlıkların, bunları tehlikeye sokan ya da bu değerlere
zarar veren eylemlere karşı yasalarda suç olarak düzenlenmek
suretiyle korunması da söz konusu olmaktadır.6 Bu varlık yahut değerler,
hayat, sağlık, vücut ve mal gibi maddi bünyeli olabileceği gibi
manevi nitelikli de olabilir. Kişinin manevi varlığı da şereftir.7
Her ne kadar tüm dünyada hakaret eylemlerinin suç olmaktan çıkarılması
eğilimi varsa da hakaret suçunun cezalandırılması, insanın
kişiliğinin maddi ve manevi değerlerden oluşan bir bütün olduğunun
kabul edilmesi ve bu suretle yasa koyucunun kişinin manevi değerlerine
yapılacak saldırıları da şerefe karşı suçlarla koruması gerektiği düşüncesinden
kaynaklanmaktadır.8 Zira insanın insan olmasından kaynaklı
olarak, kendisine saygı duyulmasını isteme hakkı vardır ve devlet
bu hakkı, söz konusu cezai hükümlerle güvence altına almaktadır.9
5 Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s. 335 vd.
6 Erol, Çetin, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Kanunu (Basın ve Radyo Televizyon Yoluyla Kişilik
Haklarına Saldırılardan Doğan Sorumluluk, TCK ve Terörle Mücadele Yasasındaki Basın
Yoluyla İşlenen Suçlar, Medya Mevzuatı), Turhan Kitabevi, Ankara 1999, s. 223.
7 Erem, Faruk / Toroslu, Nevzat, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Gözden Geçirilmiş
9. Baskı, Savaş Yayınevi, Ankara 2003, s. 422.
8 Yaşar, Osman, Gökcan, Hasan Tahsin, Artuç, Mustafa, Yorumlu-Uygulamalı Türk
Ceza Kanunu, Cilt III, Madde 86-146, Adalet Yayınevi, Ankara 2010, s. 3897.
9 Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, Cilt: I, Beta Yay., 2007, s. 211.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 71
Hakaret suçuyla korunmak istenen hukuksal değer, esasen şeref
ve sosyal saygınlıktır. Sosyal saygınlık, “şeref” olmakla birlikte, şeref
kavramına nasıl bir anlam verileceği hususunda tartışmalar söz konusudur.
“Subjektif (fiili/iç) şeref” kavramından bir sonuca varmaya çalışan
yazarlara göre şeref, kişinin kendisinin şerefli olduğu hususunda beslediği
iyi duygu iken, “objektif (normatif/dış) şeref” kavramından bir sonuca
varmaya çalışan yazarlara göre ise şeref, insanın insan olmasından
kaynaklı olarak sahip olduğu ve başkalarının buna saygı göstermesini
gerektiren değerdir.10 Aslında, şeref kavramının ne sadece subjektif
ne de sadece objektif bir anlamının olduğunu söylemek mümkündür.
Şeref kavramı, karma bir niteliğe sahip olup, kişinin hem kendisi
hakkında hem de başkalarının onun hakkındaki kanaatlerini içeren
bir kavramdır.11 Madde gerekçesinde de hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla
korunan hukuki değerin, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu,
toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olduğu
belirtilmiştir. Nitekim suçun “Şerefe Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiş
olması da suçla korunan hukuki değerin mağdurun şerefi
olduğunu göstermektedir.
Bu anlamda, Türk Ceza Kanunumuz, “onur, şeref ve saygınlık” terimlerinden
bahsetmek suretiyle hem iç hem de dış şerefi korumayı
amaçlamıştır.12
3. Suçun Faili ve Mağduru
Suçun faili herkes olabilir. Çünkü Kanunu’nun 125. maddesinde,
bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte so-
10 Tezcan, Durmuş, Erdem, Mustafa Ruhan, Önok, R. Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel
Hukuku, Seçkin, Ankara 2008, s. 439.
11 Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, s. 221-222.
12 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3054.
Belirtmek gerekir ki, şeref kavramı, sübjektif ve objektif olmak üzere iki şekilde
değerlendirilebilir. Subjektif şeref, kişinin kendi onuruna yönelik olarak beslediği
olumlu kanaat iken, objektif şeref, başkalarının o kimse hakkındaki düşüncelerini
ifade eder. Bu anlamda 5237 sayılı TCK, “onur ve şeref” kavramından söz etmekle,
subjektif şerefi, “saygınlıktan” söz etmekle, objektif şerefi korunmak istemiştir.
Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, s. 221-222.
72 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
mut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin
onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişiden söz edilmektedir.13
Tüzel kişilerin ise suçun faili olmaları mümkün değildir. Eğer tüzel
kişilik bünyesinde işlenen böyle bir suçun varlığı söz konusuysa,
cezai sorumluluk, Ceza Kanunumuzun 20. maddesinde düzenlenen
cezaların şahsiliği prensibi gereği, suç teşkil eden eylemi işleyen gerçek
kişiye aittir.14
Ölmüş bir kişinin geriye bırakmış olduğu vasiyetname yoluyla bir
başkasına hakarette bulunmuş olması ihtimalinde, mirasçıların hakaret
suçundan sorumlu tutulup tutulamayacağı akla gelse de yine cezaların
şahsiliği prensibi gereği, böyle bir ihtimalin söz konusu olması
mümkün değildir.15 Fakat ölen tarafından yazılıp da bu yazının başkaları
tarafından yayınlanması hali dışında, ölen kimsenin mirasçılarından
tazminat talep edilmesi, bir başka ifadeyle bu kişilere karşı hukuk
davası açılması mümkündür.16
Basın yoluyla hakaret suçunun işlenmesi halinde ise, ileride ayrıntılı
bir şekilde açıklanacağı üzere, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 11.
maddesi uyarınca cezai sorumluluk kural olarak eser sahibinindir. Fakat
istisnai durumlarda, süreli yayınlarda sorumlu müdür ya da sorumlu
müdürün bağlı olduğu yetkili, süresiz yayınlarda ise yayımcı
ve basımcının sorumluluğu gündeme gelebilmektedir.17
Suçun mağduru, herhangi bir kişidir. Mağdurun bazı sıfatları haiz
olması suçun nitelikli halinin uygulanmasını gerektirecektir.18 Keza
mağdurun Cumhurbaşkanı olması halinde olduğu gibi, mağdurun
sıfatının özellik arz etmesi halinde 125. maddenin değil 299. maddenin
uygulanması gerekecektir.19 Çocuklar ve akıl hastaları da, bu kişiler
tarafından algılanıp hissedilmese dahi, yalnızca insan olmala-
13 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3062.
14 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3062.
15 Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, s. 222.
16 Erem/Toroslu, s. 423-424.
17 Tezcan/Erdem/Önok, s. 441.
18 Malkoç, İsmail, Yeni Türk Ceza Kanunu, 3. Bası, Malkoç Kitabevi, 2008, I. Cilt, s.
1095.
19 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3063.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 73
rı nedeniyle tanınan değere sahip olan herkes gibi bu suçun mağduru
olabileceklerdir.20 Hatta onur kırıcı bir suçtan mahkum olan ve “şerefsiz”
diye nitelendirilen bir kişi de bu suçun mağduru olabilecek ve
bu kimsenin de korunmaya değer bir şerefinin olması dolayısıyla, 125.
maddenin sağladığı korumadan yararlanabilecektir.21 Gerek hırsıza
hırsız, katile katil demek gerekse de hırsıza katil ya da dolandırıcı demek
geniş anlamda hakaret, dar anlamda ise sövme olarak nitelendirilebilecektir.
Zira aksinin ispatı mümkün olmayan isnatlarda hakaret
değil, sövme söz konusudur. Kendisine “hırsız” isnadında bulunulan
kimsenin, nerede ve ne zaman bu hırsızlığı yaptığı belirtilmiş olmalıdır
ki, hırsız olmadığını ispat edebilsin.22
Mağdurun belli veya belirlenebilir kişi veya kişiler olmayıp belli
bir etnik grup veya bölgenin hedef alınması suretiyle işlenmesi halinde
TCK m. 213- 217’de yer verilen suçların oluşup oluşmayacağının
değerlendirilmesi gerekir.23
Ölülerin bu suçun mağduru olmaları mümkün değildir; koşulları
varsa Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde düzenlenmiş bulunan “Kişinin
Hatırasına Hakaret” hükümlerini uygulamak gerekir.24
Eğer mağdur bir kamu görevlisiyse ve hakaret suçu bu kamu görevlisine
karşı görevinden dolayı işlenmişse, Kanunu’nun 125/3. maddesine
göre, bu durum cezayı ağırlaştıran nitelikli bir haldir.25
Hakaret suçunun mağduru açısından değinilmesi gereken diğer
bir nokta, bu suçta mağdurun belirli veya belirlenebilir olması
gerektiğidir. Fakat mağdurun kimliğinin açıkça belirtilmesine ihtiyaç
yoktur.26 Bu anlamda, hakaret teşkil eden fiilin kime yöneldiğinin
anlaşılmasında tereddüt varsa, hakaret suçunun işlendiğinden
bahsedilemeyecektir.27 Fakat mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş ol-
20 Tezcan/Erdem/Önok, s. 441.
21 Çetin, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Kanunu, s. 224.
22 Erem/Toroslu, s. 429.
23 Malkoç, s. 1096.
24 Tezcan/Erdem/Önok, s. 442
25 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3064.
26 Yenidünya/Alşahin, s. 48.
27 Şen Ersan, Yeni Türk Ceza Kanunu Yorumu, Cilt: 1 Madde 1-140, Vedat Kitapçılık, İs74
Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
makla beraber, kim olduğu anlaşılabiliyorsa, suç oluşacaktır. Dolayısıyla,
örneğin mağdurun isminin sadece baş harflerinin veya herkesçe
tanınmış bir lakabının yahut özelliklerinin belirtilmesi, mağdurun
belirlenmesi anlamına gelir ve hakaret suçu oluşur.28 Mağdurun belirlenmesini
sağlayan imaların sadece muhatap tarafından bilinebilecek
özellikleri ifade etmesi halinde dahi yine suçun oluştuğunun kabulü
gerekir.29
Nitekim 5237 sayılı Kanunu’nun 126. maddesinde, “Hakaret suçunun
işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı
geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda
duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de
hakaret açıklanmış sayılır.” denilerek mağdurun belirlenmesine yönelik
bir karineye yer verilmiştir.
Suçun bir topluluğa karşı işlenmesi halinde (kollektif hakaret), bu
topluluğun tüzel kişiliği olup olmadığına göre ayrım yapmak gerekecektir.
Eğer bu topluluğun tüzel kişiliği yoksa topluluk ne kadar geniş
olursa, mağdurun tespiti de o kadar imkansızlaşacağından, suçun oluşabilmesi
için ilgili kişi topluluğunun açıkça sınırlandırılmış ve belirlenmiş
olması gerekmektedir.30
Örneğin, “avukatlar yalancıdır” ibaresi hakaret suçunu oluşturmazken,
belirli bir okulun öğretmenlerine, belirli bir futbol takımının futbolcu,
yönetici ve teknik heyetine yönelik hareketlerde suç oluşur ve
kişi topluluğunu oluşturan kişilerden her biri fail hakkında şikayetçi
olabilir.31 Şu halde, “avukatlar yalancıdır” örneğinde, somut olarak avukat
kişi/kişiler hedef alınmaksızın, salt beyan biçiminde ifadeler kullanılması
halinde, suç oluşmayacaktır.32
tanbul 2006, s. 550.
28 Parlar, Ali / Hatipoğlu, Muzaffer, Türk Ceza Kanunu Yorumu, 2. Cilt, Madde 72-145,
Seçkin Yay., Ankara 2008, s. 1919.
29 Donay, Süheyl, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Beta Yay., İstanbul 2007, s. 202.
30 Tezcan/Erdem/Önok, s. 442; karşı görüş için bkz. Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere
Karşı Suçlar, s. 224.
31 Parlar/Hatipoğlu, s. 1920.
32 Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 3904.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 75
Söz konusu bu durumun tam tersi halinde de suç oluşturmayacaktır.
Başka bir ifadeyle, bir eylemin hakaret sayılması için bir kimse ya
da belirlenebilir kimselere yönelik olması gerektiğinden, eylem hakaret
niteliğinde olsa da hiç kimseye yöneltilmemişse suç oluşmayacaktır.
Örneğin, bir kimsenin ortalık bir yerde alkollü olarak alenen sövmesi,
hakaret suçunu oluşturmayacaktır.33
Halkın bir kesimini oluşturan sayısı belirsiz bir topluluğun sosyal
sınıf, ırk, din mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak aşağılanması
söz konusu ise, Ceza Kanunu’nun 216/2. fıkrasının uygulanması
söz konusu olacaktır.34
Eğer topluluğun tüzel kişiliği varsa, suç tüzel kişiye karşı da işlenebilmelidir.
Çünkü mağdur olabilmek için şahsiyet sahibi olmak yeterli
olup ayrıca bir de cezai sorumluluk sahibi olmaya gerek yoktur.35
Olanaksız olan tüzel kişinin fail olmasıdır. Bu açıdan tüzel kişinin fail
olamaması mağdur olmasını engellememektedir.36
765 sayılı eski Ceza Kanunu’nun 483/2. fıkrasında, “Adli veya siyasi
veya mülki veya askeri bir heyet veya siyasi bir parti yahut amme menfaatine
hadim bir cemiyet veya müesseseye tecavüz ve hakarette bulunanlar, fiillerinin
mahiyetine göre 480 veya 482 nci maddelerde yazılı cezalarla cezalandırılırlar.”
hükmü yer almıştır.
Bu anlamda 765 sayılı Kanun’a göre, tüzel kişiliğe sahip bulunan
siyasal partiler, kamu yararına hizmet eden müesseseler suçun mağduru
olabilecektir. Fakat Yargıtay bu dönemde maddede gösterilenler
dışındaki tüzel kişilerin de hakaret suçunun mağduru olabileceğine
ilişkin hükümler vermiştir.37
33 Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 3910.
34 Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, 10. Baskı,
Ankara 2010, s. 383.
35 Özen, Mustafa, “Hakaret Suçu ve İnternet Yoluyla İşlenmesi”, http://baroport.
barobirlik.org.tr/App_Themes/Dergi/2008-75-402.pdf, Erişim, (Erişim Tarihi:
13.04.2010).
36 Özbek, Veli Özer, TCK İzmir Şerhi, Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı, Cilt 2, Özel
Hükümler (Madde 76-169), Seçkin Yay., s. 861.
37 Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s. 283-284 vd., Aksi yönde, “…suç tarihinde
yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK 483/2 maddesinde hakaret suçunun mağduru
olabilecek tüzel kişilerin sınırlı olarak sayıldığı, bunlar arasında kamu yararına çalışan dernek
ve kuruluşlar dışında özel hukuk tüzel kişilerinin bulunmadığı, çalışan personelin he76
Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
5237 sayılı Ceza Kanunu’nda ise 125. maddenin 5. fıkrasında, “Kurul
halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi
hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda
zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesine
yer vermiştir.
Bu durumda 5237 sayılı Kanun’un 125/5. maddesi, 765 sayılı Ceza
Kanunu’nun 483/2. fıkrasına göre daha geniş bir düzenleme getirmiştir.
Dolayısıyla, 483/2. maddede yer alan adli heyet, siyasi heyet, mülki
heyet ve askeri heyet yanında örneğin, disiplin kurulu, adalet komisyonu
gibi kurullar da 125/5. maddesi kapsamında düşünülebilir.38
Ancak burada adı geçen kurullardan, 301. maddede yer verilen kurulların
dışında kalan kurulların anlaşılması gerekir.39
Fakat halihazırdaki bu düzenlemeden tüzel kişilerin suçun mağduru
olabileceği gibi net bir sonuç çıkarılamasa da kanımızca, tüzel kişilerin
hakaret suçunun mağduru olabilmesi mümkün kılınabilmeli ve
125. maddenin 5. fıkrasına bu konuda açık bir hüküm getirilmelidir.
4. Suçun Unsurları
a. Suçun Maddi Unsuru
765 sayılı Ceza Kanunu’nda hakaret ve sövme suçları bağımsız birer
suç olarak kabul edilmiş ve farklı maddelerde düzenlenmişken,
5237 sayılı Kanunu’nda, iki suç tipi 125. madde dahilinde suçun seçimlik
hareketleri olarak tanımlanmışlardır.40 Bu anlamda, hakaret suçu
seçimlik hareketli bir suç olup, kanuni tipteki somut bir fiil veya olgu
isnat etmek ya da sövmek suretiyle onur, şeref ve saygınlığa saldırmak
fiillerinin gerçekleştirilmesiyle tamamlanacaktır.41
def alınması nedeniyle anılan vakfın suçtan doğrudan zarar görmediği de gözetilmeden…”
denilmek suretiyle her türlü tüzel kişiliğin bu suçun mağduru olamayacağı ifade
edilmiştir. Yarg. 4. CD, 27.11. 2007, 6074/10037, bkz. Malkoç, s. 1111.
38 Özbek, s. 862.
39 Malkoç, İsmail; s. 1101.
40 Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 3907.
41 Yenidünya/Alşahin, s. 43.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 77
5237 sayılı Ceza Kanunu’nun, 765 sayılı Kanun’dan farklı olarak,
suç ister hakaret etmek suretiyle ister sövme suretiyle işlenmiş olsun,
hakaretin sövmeye oranla daha ağır bir fiil olmasına rağmen, verilecek
cezanın aynı olacağı yönünde bir düzenleme getirmiştir. Bu anlamda,
hakaret ve sövme cezalandırılırken, yargıç cezayı somut olaya göre belirleyecek,
61. maddedeki kriterleri araç olarak kullanacaktır.42 Öyle ki
somut bir fiil ya da olgunun isnadı halinde cezanın alt sınırından daha
fazla ayrılmak gerekecektir.43
aa. Somut Bir Fiil veya Olgu İsnat Etme
Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Bir kimseye
onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu
isnat eden ... kişi ... cezalandırılır.”
Suçun oluşmasını sağlayan bu seçimlik harekette, hakaretin varlığı
için, fiil veya olgunun varlığı yeterli olmayıp, aynı zamanda bu olgu
ve fiilin somut olması da gerekir.44 Yargıtay bu durumu, “belirli bir olayı
yükleme niteliğinin” varlığının bulunması olarak açıklamaktadır.45
Bir başka ifadeyle, fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, konuya,
yer, zaman yahut şekle ait bir takım unsurların açıklanmış olması
gerekir.46 Fakat bu unsurların hepsinin teker teker açıklanmış olmasına
gerek olmayıp, hakaret konusu fiil veya olgunun somutlaştırmasına
yetecek miktarda açıklık bulunması yeterlidir.47 İsnat edilen fiilin,
bir mahkeme kararı gibi olayın bütün inceliklerini ve ayrıntılarını belirtmiş
olması aranmaz.48
Örneğin, bir kimseye “hırsız, sahtekar” denilmesi, somut bir olgu
belirtmediğinden, burada sövme suretiyle hakaret suçu işlenmiş olur.
42 Yurtcan, Erdener, Yeni Türk Ceza Kanunu ve Yorumu, Kazancı Yay., İstanbul 2004, s.
248.
43 Malkoç, s. 1096.
44 Parlar/Hatipoğlu, s. 1920.
45 Özbek, s. 863.
46 Artuk/Gökcen/Yenidünya, s. 3054.
47 Parlar/Hatipoğlu, s. 1921.
48 Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, 10. Bası,
Ankara 2010, s. 374.
78 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
Fakat, “hırsız, babanın evinden paralarını çaldın” şeklinde bir ifade kullanılması
halinde ise, somut bir fiil veya olgu isnat etmek suretiyle hakaret
suçu oluşur.49
Bu anlamda, somut bir fiil veya olgu, doğruluğu veya yanlışlığı
tartışılabilecek, ortaya çıkartılabilecek nitelikteki fiil veya olgulardır.50
Bu somut fiil veya olgunun geçmişte meydana gelmiş yahut şimdiki
zamanda meydana geliyor olması gerekir. İleride gerçekleşecek olaylarınsa,
şimdiki zamanda gerçekleşen olaylarla bağlantısı kurulabiliyorsa,
somut bir fiil isnadının varlığı kabul edilecektir.51 Örneğin, bir
kimseye, “bu kadın boşanırsa, evine komşusu A’yı alır ve onunla zina eder”
denirse, bu somut olgu isnadından çok sövme eylemini oluşturur.52
Son olarak belirtmeliyiz ki, adı geçen bu isnat konusu somut fiil
veya olguların doğru olup olmaması yahut bir suç olup olmaması
önemli değildir.53 Fakat, isnat edilen bu olay ya da olguların suç
olup olmaması, 5237 sayılı Kanunu’nun 127. maddesi dahilinde, isnadın
ispatı halinde ceza verilmesine engel olması bakımından önem
taşıyabilmektedir.54
Ayrıca, mağdur hakkında daha önceden mahkumiyet hükmü verilmiş
olduğu durumlarda, bu mahkumiyet hükmünden dolayı, somut
bir fiil isnadı halinde de hakaret suçu oluşacaktır.55 Bu anlamda,
kesin hükümle sonuçlanmış bir davayla, işlendiği sabit görülen fiilden
bahisle kişiye basın yoluyla hakaret edilmesi halinde de cezaya hükmolunacaktır.
Meğerki haber verilirken haber verme hakkının sınırları
içinde kalınmış olsun. Burada amaçlanan daha önceki bir mahkumiyetten
hareketle kişinin sürekli gündeme getirilerek, gereksiz yere küçük
düşürülmesinin önlenmesidir.56
49 Parlar/Hatipoğlu, s. 1921.
50 Özbek, s. 864.
51 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3055.
52 Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 3907.
53 Meran, Necati, 3056, Yeni Türk Ceza Kanunu, Seçkin Yay., 2. Bası, Ankara 2007, s.
645.
54 Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 3907.
55 Erem/Toroslu, s. 426.
56 Malkoç, s. 1138.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 79
Keza hakkında yürütülen soruşturma sonucu takipsizlik kararı,
düşme veya beraat kararı verilen kişiye soruşturma veya kovuşturma
konusu fiilden bahisle hakaret edilmesi halinde de fail
cezalandırılacaktır.57
Belirtelim ki somut bir fiil veya olgu isnadı failin huzurunda olabileceği
gibi failin gıyabında başka kişilerle ihtilat etmek suretiyle de
gerçekleşebilecektir. TCK m. 125-1/son’da “...mağdurun gıyabında hakaretin
cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişi ile ihtilat ederek gerçekleşmesi
gerekir.” denilmiştir.
5237 sayılı TCK’da 765 sayılı TCK’daki düzenlemeden farklı olarak
“ikiden ziyade” ibaresi yerine “en az üç kişi” ifadesi kullanılmıştır. Ayrıca
eski düzenlemede yer verilmiş olan “toplu ya da dağınık” ibaresine de
yer verilmemiştir.58 Maddede ihtilatın şekline yer verilmemiştir.59 İhtilat,
sözlük anlamı itibarıyla karşılıklı görüşme anlamına gelmektedir.60
Somut olayda ihtilat unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin her
türlü delille ispatı mümkündür.61 İhtilat, ya söylenen sözlerin en az üç
kişinin duyabileceği bir ortamda sarf edilmesi ile veya aynı isnadın değişik
zamanlarda farklı kişilere söylenmesi ile oluşabilir.62 İhtilat unsurunun
gerçekleşmesi için failin diğer kişilerle yüz yüze gelmesi şart olmayıp,
isnadı teknik iletişim araçlarıyla diğer kişilere ulaştırması halinde
ihtilat şartı gerçekleşmiş olacaktır.63
Bu konuda son olarak belirtelim ki ihtilat ve aleniyet kavramları
faklı kavramlardır. Maddede ihtilat gıyapta hakaretin bir unsuru olarak
kabul edilmişken; aleniyet suçun bir nitelikli halini oluşturmaktadır.
57 Malkoç, s. 1138.
58 Donay, s. 198.
59 Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 403.
60 Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Ankara 2005, s. 943.
61 Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s. 281.
62 Malkoç, s. 1097.
63 Malkoç, s. 1097.
80 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
bb. Sövmek Suretiyle Onur, Şeref ve Saygınlığa Saldırmak
Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 1. fıkrasında yer verilen bir diğer
seçimlik hareket, “...sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına
saldırılması”dır.
Sövme, her hangi bir somut fiil ya da olgu isnat etmeksizin, şeref
ve haysiyeti rencide eden, kişiyi aşağılayan, hor gören, inciten
isnatlardır.64 Sövme suretiyle suçun işlenmesi halinde, “alçak”, “terbiyesiz”,
“sahtekar”, “frengili”, “kör”, “psikopat” gibi kişinin bir vasfını,
kötü bir niteliğini, huyunu veya bedeni arızası ya da bir hastalığın izafe
edilmesi şeklindeki sözlerin65 yahut yazı, işaret veya müstehcen bir
el hareketi gibi türlü fiillerin varlığı söz konusudur.66
Belirtelim ki sarf edilen sözlerin salt olarak kaba ve nezaketsiz olması
hakaret suçun oluşumu açısından yeterli olmayıp, söz konusu
sözlerin kişinin onur ve saygınlığını incitecek sözler olması gerekir.67
Sövme suçuna konu olan bu söz ya da hareketlerin sövme vasfı
taşıyıp taşımadığı hususunda tereddüde düşüldüğü durumlarda ise,
kullanılan sözcük veya sözlerin ya da hareketlerin, fiilin gerçekleştiği
bölgedeki anlamları araştırılmalı, bu sözler, örf ve adet kuralları, bölgesel
özellikler, fiilin işlendiği andaki şartlar gibi unsurlar açısından
değerlendirilmelidir.68
Öte yandan, yaralama kastının bulunmadığı durumlarda, tahkir
edici bir niteliğe sahip olmasından dolayı, tokat atmanın sövme olarak
kabul edilebileceğini de belirtmek gerekir.69
64 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3056.
65 Parlar/Hatipoğlu, s. 1922.
66 Yenidünya/Alşahin, s. 52.
67 Yargıtay bir kararında … “İlçe Seçim Kurulu’nda görevli olup, seçimde kullanılan eşyaları
asansörle taşıyan sanığın, asansörde bulunan yakınanlara yük taşıyacağım, asansörden
inin dediği yakınanların inmeyerek kapıyı kapatmasını istediklerinde, sanığın bir kaç
adım yürüyemiyorlar diyerek ısrar etmesi üzerine, yakınanların hakim olduklarını hatırlatmalarına
karşın sanığın, ‘hakim ise hakim ne olacak biz yük taşıyoruz’ şeklinde söylenmesi
biçimindeki eylemlerinin kaba ve nezaketsiz davranış olmakla birlikte, yakınanların onur
şeref ve saygınlıklarını inciten veya küçük düşüren haksız saldırı niteliğinde bulunmadığı
gözetilmeden mahkumiyet tesis edilmesi bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.
Malkoç, s. 1104.
68 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3056.
69 Özbek, s. 865.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 81
Son olarak, “Allah belanı versin”, “cezanı versin” şeklindeki ve beddua
niteliğindeki ifadelerin sövme vasfını taşımadığını ve Yargıtay’ın
da bu tür ifadeleri sövme olarak değerlendirmediğini belirtmemiz
gerekir.70 Ancak, Yargıtay bir kararında, sanığın cezaevindeki bir yakını
ile görüşmesine izin vermeyen C. Savcısına söylediği kabul edilen
“Allah belanı versin, sen de oraya girersin” biçimindeki sözlerin, yakınanın
bela okunacak nitelikte bir kişiliğe sahip olduğu anlamını taşıdığı
ve yakınana küçük düşürücü değer yargıları yüklediği, bu suretle suçun
sübuta erdiğini belirtmek suretiyle, beddua mahiyetindeki sözlerin
hakaret suçunu oluşturacağına hükmetmiştir.71
cc. Hakaret Konusu Fiilin Şeref ve Saygınlığı Rencide Edici
Olması
Gerek somut bir fiil veya olgu isnat edilmesi gerek ise sövmek suretiyle
hakaret suçunun işlenmesi durumunda, suç konusu fiillerin
tahkir edici olması gerekir.72
Failin fiilinin tahkir edici olup olmadığı, örf ve adet kuralları ya
da kamuoyu uyarınca mağdurun şeref ve haysiyetini sarsacak nitelikte
olup olmadığına göre belirlenir; isnat edilen fiilin mutlaka suç olması
aranmaz.73
Yargıtay bir kararında, sanığın, yakınana söylediği kabul edilen,
“ ‘Büyücü, büyü yapıp hayvanları öldürüyorsun’ sözlerinin ne suretle hakaret
suçunu oluşturduğu açıklanmadan hüküm kurulması … bozmayı gerektirmiştir.”
ifadesine yer vermiştir.74
Bunun yanında kimi hallerde, kullanılan ifadeler, anımsattıkları
olaylar yahut kullanılış sebepleri gereği, objektif olarak hakaret suçu-
Yargıtay 9. CD’nin 2009/13357 E., 2009/12595 K. sayılı ilamından özetle, “görevli
memura hakaret suçunda sanığın kullandığı cebir ve şiddetin ağırlatıcı neden mi yoksa
ayrı bir etkili eylem suçunu mu oluşturduğu sanığın kastı dikkate alınarak belirlenmelidir.”
denilmektedir. Yargıtay Kararları Dergisi, Şubat 2010, s. 347.
70 Artuk/Gökcen/Yenidünya, s. 3057.
71 4. CD, 05.04. 2006, 6628/032, Malkoç, s. 1133.
72 Özbek, s. 865.
73 Erem/Toroslu, s. 428.
74 Yarg. 4. CD’nin 18.12.2002, 16288/18775 sayılı kararı, Meran, s. 659.
82 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
na vücut verir gibi görünmeseler de, hakaret suçunun oluşmasına neden
olabilirler.75
Hakaret suçu, soyut tehlike suçudur. Mağdura yönelen fiil ya da
söz, toplumun büyük bir kesimi tarafından aşağılayıcı, kişinin haysiyetini
zedeleyici görülmelidir. Bu fiil ya da sözlerin mağduru aşağılamış
olması değil, aşağılayacak bir nitelik göstermiş olması gerekir.76 Bir
başka ifadeyle, suçun oluşması için, failin kastettiği neticenin, örneğin
mağdurun üzülmesi gibi, gerçekleşmesi gerekmez; tahkir edici sözün
söylenmesi ya da hareketin yapılmasıyla, hakaret suçu tamamlanır.77
Bunun yanında, mağdurun aşırı alıngan olması, örf ve adet kuralları
yahut kamuoyu bakımından aşağılayıcı, küçük düşürücü ya
da onur kırıcı olmayan bir söz yahut harekete, tahkir edici özellik
kazandırmaz.78
Yine, sitem etme, yakınma ifade eden sözler, şeref ve saygınlığı
rencide edici olmadığı sürece hakaret suçuna vücut vermeyecektir.79.
Son olarak, mağdurun sıfatı bazı durumlarda, hakaret konusu fiilin
tahkir edici olup olmadığı hususunda etkili olabilir. Nitekim, topluma
mal olmuş yahut isim yapmış kişiler, toplum tarafından tanınmak
istediklerinden, bu kişilerin özel hayatlarına ilişkin ölçülü haberler,
hakaret suçunu oluşturmaz.80
75 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3059.
76 Çetin, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Kanunu, s. 229.
77 Özbek, s. 866.
78 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3059 “...ne tür hareketlerin şeref ve itibarı
ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir.
Bunu tayinde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir”. Yarg. CGK. 03.07.2001, 9-132/155,
Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s.378.
79 Sanığın, kız kardeşinin dövülmesi olayına gösterdiği tepkiyle Cumhuriyet Savcısının
odasına girerek “...benim kız kardeşimi dövüyorlar, siz burada ne yapıyorsunuz, kimseye
ceza vermiyorsunuz” demekten ibaret olan eyleminin çaresizliğini dile getirme ile sitem
niteliğinde olduğu gözetilmeden ve hakaret suçunun küçük düşürme öğesinin ne şekilde
oluştuğu açıklanmadan mahkumiyet hükmü kurulması bozmayı gerektirmiştir. denilmiştir.”
Yarg. 4. CD 06.02.2007 Tarih ve 2005/12433 E., 2006/1174 K. Karar için
bkz. Meran, s. 652.
80 Artuk/Gökcen/Yenidünya, TCK Şerhi, s. 3059.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 83
b. Suçun Manevi Unsuru
Hakaret suçunda kast, hakaret konusu fiili bir kimseye, onun şeref
ve onurunu kıracak şekilde, bilerek ve isteyerek isnat etmektir. Burada
fail, hem fiilin hakaret niteliği taşıdığını hem de mağdurun onur ve
şerefini kırıcı nitelikte olduğunu bilmeli ve istemelidir.81 Yine, gıyapta
hakaret suçunda da kastın ihtilata yönelmiş olması gerekir.82
Böylece, suçun işlenmesi için genel kast yeterlidir; failde ayrıca bir
saik aranmamıştır.83 Hakaret suçu, olası kastla da işlenebilir; fakat taksirle
işlenemez.84 Örneğin, başkalarının duymasının istenmediği, hakaret
içeren söz veya fiillerin sadece bir kişiyle ihtilat edildiği sırada,
kişinin tedbirsizlik ve dikkatsizliği yüzünden başkaları tarafından da
öğrenilmesi durumunda, kast mevcut olmadığından suç da oluşmaz.85
Basın yoluyla işlenen hakaret suçları açısından da örneğin haber,
yalan ya da değiştirilmiş bir habere dayanıyorsa, haberin yalan olduğu
bilinecek ve fail bu yalan haberi yayma iradesine sahip olacaktır.
Haberin bilfiil fail tarafından uydurulmuş olmasına gerek yoktur; başkası
tarafından uydurulan haberi yayan kimse de bu suçun faili olur.86
81 “Sanığın suça konu yazıda kişisel davacıya…‘seviyesizce uyarı hareketlerinizi kınamaktayız.
Bizleri takip etmeniz medeniyetsizlik örneğidir’ diyerek küçük düşürücü değer yargısında
bulunmasının, kişisel davacının haksız fiiline tepki olarak işlendiğinin kabul edilmesi
karşısında bu durumun TCK’nın ilgili hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği
gözetilmeden amacının hakaret etme kastı olmadığı biçimindeki yasal ve yerinde olmayan
gerekçeyle beraatine hükmolunması…” denilmiştir. Yarg. 4. CD 27.02.2006 tarih
2004/4510, 2006/4366 sayılı kararı, Meran, s. 657.
82 Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Suçlar, s. 305, Örneğin, bir günlük tutan kimsenin
tuttuğu günlükte yer alan sözler veya gizlice ya da tesadüfen dinlenen sözlerde
ihtilatlı hakarete yönelik bir kast bulunmadığı için, kişi cezalandırılmaz. Tezcan/
Erdem/Önok, s. 453.
83 Karşı görüş için bkz. Donay, s. 197. Yazar, maddede “onur, şeref ve saygınlığı rencide
edebilecek” kavramlarının kullanılması suretiyle suçun oluşabilmesi için özel bir
hakaret kastının arandığını ifade etmektedir.
84 Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, s. 239, Örneğin, başka bir ülkenin vatandaşı
olan ve Türk örf ve adetlerini, Türkiye’yi iyi bilmeyen failin, mağdura iltifat
ettiğini düşünerek, tahkir içeren söz veya hareketlerde bulunması. Yenidünya/
Alşahin, s. 60.
85 Erem/Toroslu, s. 436.
86 Dönmezer Sulhi, “Yeni Hükümler Muvacehesinde Yalan ve Tahrif Edilmiş Haber ve Havadisler
Yaymak Suçu”, Tahir Taner’e Armağan, İÜHF, İstanbul 1956, s. 28.
84 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
c. Suçun Hukuka Aykırılık Unsuru
Hukuka aykırılık, işlenen ve kanuni tipe oturan bir fiilin, hukuk
düzeniyle ters düşmesi, sadece ceza hukuku ile değil tüm hukuk düzeniyle
çatışma halinde bulunması demektir.87 İstisnai haller dışında, aslında
bir eylemin tipikliği, onun hukuka aykırılığı yönünden bir karine
oluşturmaktadır.88 Bunun anlamı, işlenen fiilin salt yasadaki suç tanımına
oturmasının yetmemesi, fiilin cezalandırılabilmesi için, aslında
hukuka aykırı ve suç olarak nitelendirilen bu eylemin, özel nedenlerle
hukuken hoş görülebilir veya yapılması emredilmiş olmamasının,
yani hukuka uygunluk sebeplerinin somut olayda gerçekleşmemesinin
gerektiğidir.89
Böylece, tipik bir fiil açısından hukuka aykırılık unsurunu kaldıran
nedenlere, hukuka uygunluk nedenleri adı verilmektedir.90 Bu nedenler,
fiilin hukuka aykırı olarak ortaya çıkmasını önler, normal şartlar
altında meşru sayılamayacak olan fiilin hukuka uygun olarak ortaya
çıkmasını sağlarlar. Genel olarak hukukun tanıdığı bir yetki veya
yüklediği bir görev olarak ortaya çıkan hukuka uygunluk nedenleri,
hukuk düzeninin kendisiyle çelişkiye düşmezliği ilkesinin gereği, hukuka
aykırılığı ve bu anlamda suçu ortadan kaldırır.91
5237 sayılı TCK’nın 24. maddesinden itibaren “Ceza Sorumluluğunu
Kaldıran veya Azaltan Nedenler” başlığı altında, kusurluluğu azaltan
veya ortadan kaldıran haller ile birlikte düzenlenmiş olan hukuka uygunluk
nedenleri, kanun hükmünü yerine getirme/amirin emrini yerine
getirme meşru savunma, hakkın icrası ve ilgilinin rızasıdır. Haber
verme hakkı da, hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeni içinde
yer almaktadır.92
87 Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara
2009, s. 396.
88 İçel/Sokullu/Özgenç/Sözüer/Mahmutoğlu/Ünver, Suç Teorisi, Beta Yay., 2000, s.
92.
89 Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yay., 2008, s. 279.
90 İçel/Sokullu-Akıncı/Özgenç/Sözüer/ Mahmutoğlu/Ünver, s. 107.
91 Toroslu Nevzat, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, Nisan 2009, s.
135.
92 Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 398, 439.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 85
Hakkın kullanılması, bir hukuk normundan, mahkeme kararından,
idari bir tasarruftan, özel hukuka ait bir işlemden veya haber verme
hakkında olduğu gibi hukuken tanınmış ve düzenlenmiş bir mesleğin
icrasından doğmuş olabilir.93 Bu anlamda, hakaret suçunda hukuka
uygunluk sebepleri, meşru savunma, mağdurun rızası, ihbar ve
şikayet hakkı, savunma hakkı ve haber verme hakkı olarak belirtilebilse
de biz burada konumuzun sınırları gereği ve haber verme hakkını
aşağıda ayrıntılarıyla açıklayacak olmamızdan dolayı, söz konusu hukuka
uygunluk nedenlerini saymakla yetiniyoruz.
5. Suçun Özel Görünüş Biçimleri
a. Teşebbüs
Hakaret suçu, neticesi harekete bitişik ve soyut tehlike suçu olduğundan,
hareketin yapılması ile suç tamamlanır. Bu nedenle de huzurda
hakaret halinde teşebbüs düşünülemez.94
Gıyapta hakaret halinde ise, tahkir edici söz/davranış, üçten az
kimse tarafından öğrenildiği ve bu nedenle ihtilat unsurunun gerçekleşmediği
hallerde suç oluşmayacaktır. Çünkü kanaatimizce hakaret
içeren fiil yahut sözlerin en az üç kişiyle ihtilat edilmesi hususu, suçun
bir unsurudur. Böylece, tahkir edici sözün, mağdur dışındaki bir kimsenin
bu sözü başkalarına iletmesi hususunda görevlendirilmesi fakat
bu kişinin, tahkir edici sözleri başkalarına ulaştırmamasının engellendiği
durumlarda teşebbüs söz konusu olmayacaktır.95
Ancak icra hareketlerinin bölünebildiği, huzura eşit sayılan yazılı
araçlardan birinin kullanılmak suretiyle suçun işlendiği durumlarda
teşebbüsten bahsetmek mümkün olabilecektir.96 Bu anlamda örneğin,
hakaret içeren mektubun, mağdurun eline geçmeden fail tarafın-
93 Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, s. 155.
94 Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, s. 253.
95 Ayrıntılı bilgi için bkz. Kayançiçek, Murat, Şerefe Karşı Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara,
2008, s. 93-94, karşı görüş için bkz. Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 3925-3926.
96 Yenidünya/Alşahin, s. 69.
86 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
dan geri alınması durumunda gönüllü vazgeçme hükümlerinin uygulanması
da mümkün olabilecektir.97
Böylece, yazılı basın yoluyla işlenen hakaret suçlarının teşebbüse
müsait olup olmadığı açısından ise, basılmış eserin yayınlanması
her basın suçu için zorunlu bir icra hareketi niteliğinde olup, suç niteliğindeki
fikri içeriği taşıyan eser, basılmış fakat yayınlanmamış yahut
yayınlanmak üzereyken engellenmiş olabileceğinden “yayınlama”
icra hareketi yapılmadıkça suç oluşmayacaktır.98 Zaten 5187 sayılı Basın
Kanunu’nun 11. maddesine göre de, “Basılmış eserler yoluyla işlenen
suç yayım anında oluşur.”99 denilmek suretiyle bu husus belirtilmiştir.
Suçun basın yoluyla işlenmesinin ardından, sonraki sayılarda düzeltme
yazısının yayınlanması halinde ise, suç tamamlanmış olacak;
failin etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanması mümkün olmayacaktır.
Zira etkin pişmanlık belli suçlar için öngörülmüş olup, hakaret
suçu bu suçlar arasında yer almamaktadır.100
b. İştirak
Hakaret suçu, iştirak açısından herhangi bir özellik göstermemekte
birlikte teorik olarak, iştirakin tüm şekillerinin gerçekleşebileceği
kabul edilmektedir.101
Suçun yazılı basın yoluyla işlenmesi halinde, şu olasılığa dikkat
çekmek gerekir:
97 Kayançiçek, s. 336.
98 İçel, Kayıhan, Kitle Haberleşme Hukuku, Basın Radyo-Televizyon Sinema İnternet, Beta
Yay., 1998, s. 233.
99 Yayımın ne zaman gerçekleşeceği hususunda, bizim de katıldığımız birinci görüş,
yayımın basılmış eserin, muhatapların egemenlik alanına girdiğinde, ikinci görüş
ise, basılmış eserin dağıtanın egemenlik alanından çıktığında gerçekleşeceğini savunmaktadır.
İçel, Kitle Haberleşme Hukuku, s. 234.
100 Yenidünya/Alşahin, s. 69.
101 Kayançiçek’ in, bir mektubu, bir haberi, içeriğine katılmaksızın, sadece muhatabına
götüren kişinin hakaret suçuna iştirak etmiş sayılamayacağı şeklindeki düşüncesine
katılmamaktayız. (s. 365) Taşıyıcı/postacı işlevi gören kimse, mektubun içeriğine
katılmasa ve fakat içeriğinden haberdar olup, bilerek ve isteyerek mektubu
taşırsa, yardım eden sıfatıyla sorumlu tutulacaktır. Taşıyıcı, mektubun içeriğinden
haberdar değilse, bu sefer dolaylı faildir ve zaten cezai sorumluluğu yoktur.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 87
Bir gazete muhabirine demeç verilmesi yahut bu kişiyle röportaj
yapılması ve hakaret içeren sözlerin gazetede yayınlanması halinde,
Basın Kanunu’nun 11. maddesi gereği, yazılı basın yoluyla hakaret suçunun
failinin eser sahibi olduğundan kuşku yoktur. Demeç/röportaj
veren kişi açısından ise, müşterek faillik için gerekli olan fiil üzerinde
ortak hakimiyet kurma şartı gerçekleşmemiş olduğundan, suç basın ve
yayın yoluyla işlenmiş sayılamayacaktır. Bu kişi, iştirak iradesi varsa,
genel iştirak kuralları çerçevesinde, gıyapta hakaret suçundan sorumlu
tutulacaktır.102
c. İçtima
Hakaret suçu farklı zamanlarda, farklı mağdurlara karşı işlenmiş
ise, mağdur sayısı kadar suç oluşur. Fakat aynı suç işleme kararıyla,
aynı kişiye karşı birden fazla hakaret suçunun işlenmesi halinde zincirleme
suç hükümleri uygulanacaktır.103 Burada, aynı suçun seçimlik
hareketleri olmaları gereği, suçlardan birinin hakaret birinin sövme
olması yahut bu suçlardan birinin gıyapta birinin huzurda işlenmesi,
zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasını engellemeyecektir.104
Birden fazla kişiye tek bir fiil ile hakaret edilmesi söz konusuysa ve
bu birden fazla kişi bir topluluk oluşturuyorsa, yine tek bir suç söz
konusu olup zincirleme suç hükümlerinin uygulanması söz konusu
olacaktır.105
Yazılı basın yoluyla işlenen hakaret suçları açısından ise, kişiye bir
baskıda hakaret edilmesinin ardından müteakip baskılarda başka hakaret
suçlarının işlenmesi halinde de zincirleme suç hükümlerinin uygulanması
düşünülebilir.106
5237 sayılı Kanunu’nun 265. maddesinde düzenlenen görevi
yaptırmamak için direnme suçu işlenirken, aynı zamanda kamu gö-
102 Kayançiçek, s. 368-369.
103 Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 400.
104 Kayançiçek, s. 344.
105 Yenidünya/Alşahin, s. 70.
106 Kayançiçek, s. 347.
88 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
revlisine hakaret edilmişse, ayrıca hakaret suçundan ceza verilmesi
gerekecektir.107
Tek bir fiille hem hakaret hem de tehdit, şantaj, iftira ya da suç uydurma
suçlarının birinin işlenmesi halinde ise, farklı nevinden fikri içtima
hükümleri uygulanacaktır.108
Hakaret suçu, işkence ve eziyet suçlarında olduğu gibi, bir başka
suçun unsuru ya da ağırlaştırıcı nedeni ise, birleşik suç hükümleri gereği
faile ayrıca hakaret suçundan dolayı ceza verilmeyecektir.109
Yine Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 5. fıkrasına göre, kurul
halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi
halinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılacak ancak,
bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanacaktır.
Ancak madde hükmü yoruma açık ve belirsiz bir düzenleme içermektedir.
Zira kurul üyelerinin birine veya birkaçına belirlenebilir bir
şekilde hakaret edilmesi halinde, somut olaya 125. maddenin 3. fıkrasının
mı yoksa aynı maddenin 5. fıkrasının mı uygulanması gerekeceği
net olarak anlaşılamamaktadır. Yine kurul üyelerinin azınlık veya
çoğunluğunun belirtilmesi suretiyle hakaret fiilinin gerçekleştirilmesi
halinde fiilin sadece bu üyelere karşı işlendiğinin kabulünün gerekip
gerekmeyeceği de belirsizdir. Kanaatimizce, 5. fıkra hükmü kurul üyelerinin
açıkça anlaşılamadığı hakaret fiillerinde uygulama alanı bulacak,
eğer kurul üyeleri ismen anlaşılabiliyorsa bu halde 3. fıkra hükmü
uygulanacaktır.
107 Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 3927.
“Sanığın, etkin direnme eylemi ile birlikte işlediği görevliere sövme eyleminin 5237
sayılı TCK’nın 265. maddesinde öngörülen ‘...engellemek amacıyla cebir ve tehdit ... kapsamının
dışında olması karşısında, anılan Yasa’nın 265 ve 125/3-a maddelerine uygun iki
ayrı suçtan hüküm kurulması gerekirken, sövme eyleminin etkin direnme suçunun öğesi
olmadığı gözetilmeden, görevliye etkin direnme suçu içinde eritilerek tek suçtan hükümlülük
kararı verilmesi yasaya aykırı...” Kayançiçek, s. 340.
108 Malkoç, İsmail, s. 1096.
109 Kayançiçek, s. 339.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 89
6. Yaptırım
Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 1. fıkrasına göre, suçun basit
şeklinde ve gerek huzurda gerekse gıyapta hakaret halinde verilecek
ceza üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Suçun basit
halinde yine Kanunu’nun 131. maddesine göre, soruşturma ve kovuşturma
şikayete bağlıdır.
Suçun nitelikli halinde ise, 125. maddenin 3. fıkrasına göre, verilecek
cezanın alt sınırı bir yıldan az olamayacaktır. Yine bu halde, kamu
görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun işlenmesi hali dışında,
soruşturma ve kovuşturma şikayet şartına bağlanmıştır. Hakaretin
alenen işlenmesi halinde ise, 125. maddenin 4. fıkrasına göre, verilecek
ceza altıda bir oranında artırılacaktır.
Adli para cezasının hesaplanması ve kısa süreli hapis cezasının
para cezasına çevrilmesinde, Ceza Kanunu’nun 50 ve 52. maddeleri
göz önünde bulundurulacaktır.110
Basın suçları açısından ise, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 28. maddesine
göre, “18’inci ve 22’nci maddelerdeki suçlar dışında bu Kanunda
öngörülen suçlar için hükmedilen para cezaları, hürriyeti bağlayıcı cezaya
çevrilemez.”denilmektedir.
Fakat, hakaret suçu Basın Kanunu’nda değil Ceza Kanunumuzda
düzenlenmiş bir suç olduğundan, para cezasına mahkum edilmiş olan
kişi, bu cezayı süresinde ödemediği takdirde, ödenmeyen kısma karşılık
gelen gün miktarınca hapis cezasına hükmolunabilecektir.111
II. HAKARET SUÇUNUN
YAZILI BASIN YOLUYLA İŞLENMESİ
1. Genel Olarak
765 sayılı TCK’dan farklı olarak 5237 sayılı TCK m. 125’te hakaret
suçunun basın yoluyla işlenmesi bir nitelikli hal olarak kabul edilmemiştir.
Öyle ki maddenin 2. fıkrasında fiilin, mağduru muhatap alan
110 Yenidünya/Alşahin, s. 85-86.
111 Yenidünya/Alşahin, s. 86-87.
90 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde de fiilin birinci
fıkra hükmüne göre cezalandırılacağı belirtilmiştir.
125. maddenin dördüncü fıkrasında hakaret suçunun alenen işlenmesi
bir nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Doktrinde hakaret suçunun
basın yoluyla işlenmesi halinde bu nitelikli halin uygulanabileceği
savunulmaktadır.112
Basının görevi, kamuoyunun genelini ilgilendiren ya da ilgilendirmesi
gereken olayları, kamuoyunun üzerinde düşünmesini sağlayacak,
toplumsal ve siyasal olayları gerçekleri yansıtacak şekilde bilgilendirecek,
bireylerin içinde yaşadığı toplumun sorunları hakkında
farkındalığını arttıracak ve gerek olayları gerek ise yöneticileri eleştirecek
şekilde toplumu aydınlatmaktır.113
Basın bu görevi gereği, çeşitli haber, fikir ve düşünceleri çoğaltmak
suretiyle açıklamak özgürlüğüne yani basın özgürlüğüne sahiptir
ve bu özgürlüğünü, “haber verme”, “denetim ve eleştiride bulunma” ve
“yayma” hak ve görevini yerine getirmek suretiyle gerçekleştirir.114 İşte
basın bu görevini yerine getirirken, kişilerin hakları ile basın özgürlüğünün
çatışması, bir başka ifadeyle haber verme hakkının kullanılmasıyla,
kişilik haklarının ihlal edilmesi söz konusu olabilir.115
Yazılı basın yoluyla kişilik haklarının ihlali, gazete ve dergiler gibi
günlük basın araçlarıyla söz konusu olabileceği gibi, kitap, broşür, dergi
gibi araçlarla da ortaya çıkabilir. Hatta kişilik hakları, resim, karikatür
gibi araçlarla da ihlal edilebilir.116 Fakat bu ihlalin, hukuka uygunluk
nedenlerine dahil olan “haber verme hakkı” içerisinde değerlendirilebilmesi
halinde, kişilik haklarının, kamuoyu yararı ve basın özgürlüğü
kavramlarının arkasına çekileceğini kabul etmek gerekir.
112 Bkz. Donay, s. 200, Malkoç, s. 648, Meran, s. 648.
113 Tüfek, Ömer Faruk, Basın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali ve Bu İhlale Karşı Özel Hukuk
Ceza Hukuku ve İ.H.A.S Koruması, s. 49.
114 Günay, Erhan, Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı ve Basında Sorumluluk, Seçkin
Yay., Ankara 1999, s. 265.
115 Çetin, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Kanunu, s. 188.
116 Tüfek, s. 47-90.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 91
2. Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak
Basının Haber Verme Hakkı
Daha önce yukarıda kısaca belirttiğimiz üzere, bir fiilin cezalandırılabilmesi
için bu fiilin kanuni tipe uygunluğu yetmemekte, aynı
zamanda hukuk düzeninin bu fiile izin vermemesi de gerekmektedir.
Bir başka ifadeyle, suçun tüm unsurları oluşmuş olmasına rağmen hukuka
aykırılık unsuru gerçekleşmedikçe fiil suç oluşturmayacaktır. Bu
anlamda, bir fiilin hakaret suçuna vücut verebilmesi için, o fiilin hakaret
suçunu tanımlayan kanuni tipe (maddeye) oturması yeterli olmayıp,
eylemin hukuka uygunluk sebeplerinin birine dahil olmaması da
gerekir.117 Bu anlamda, yazılı basın yoluyla işlenen hakaret suçunun
oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinde, haber verme hakkına üstünlük
tanınmasını gerektiren koşulların var olup olmadığının araştırılması
söz konusu olacaktır.
Doktrinde haber verme hakkının içerisinde üç hakkı barındırdığı
kabul edilir. Bunlar;
a. Haberi öğrenme ve toplama hakkı,
b. Haber verme ve yorumlama hakkı,
c. Haberi yazıya dökme ve yayma hakkı’dır.118
Haber verme ya da olayları açıklama hakkı kamu yararı taşıyan
bir olayı, topluma haber vermek, bildirmektir. Basın, haber verme hakkını
kullanırken, ya somut gerçeklik/doğruluk ilkesi gereği hiçbir değerlendirme
ve eleştiri yapmaz; ya da eleştiri niteliğindeki bir basın
açıklaması söz konusu ise bu açıklama salt eleştiriden ibarettir yahut
karma bir nitelik taşır. Salt bir eleştiri veya değer yargısında basın, herhangi
bir olay açıklaması yapmaz; burada sadece değer yargısı söz konusudur.
Buna karşılık karma eleştiri veya değerlendirmelerde, hem
mevcut maddi bir olayın haber olarak verilmesi hem de bu olay nedeniyle
bir değer yargısının varlığı söz konusudur.119
117 Erol Çetin, Yeni Türk Ceza Yasasındaki Hakaret Suçları, Seçkin Yay., Ankara 2005, s.
273.
118 Dönmezer, Sulhi, Basın Hukuku Cilt: 1, Sulhi Garan Matbaası, İstanbul 1958, s. 61,
Donay, Süheyl; Meslek Sırrının Açıklanması Suçu, İstanbul 1978, s. 193.
119 Eren, Fikret, Borçlar Genel Hukuku, Beta Yay. 9. Bası, İstanbul 2006, s. 768.
92 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
Basın hürriyetinin önemli bir içeriği olan haber verme hakkının
hukuka uygunluk nedeni sayılabilmesi ve basın özgürlüğünün gereksiz
yere sınırlandırılmaması için, haber verme hakkına ilişkin bazı koşulların
gerçekleşmiş olması gerekir. Bunlar, haberin gerçek ve güncel
olması, haberin kamuyu ilgilendirmesi ve ölçülülüktür.
Burada önemle belirtmek gerekir ki, hakaret suçunda, hakkın icrası
kapsamında değerlendirilen haber verme hakkı, ancak ve ancak
somut bir fiil veya olgu isnadı halinde hukuka uygunluk nedeni olarak
nitelendirilebilir. Bir kimseye karşı, yazılı basın yoluyla ve sövmek
suretiyle hakaret eden kişi, haber verme hakkını kullandığını iddia
edemez.120
a. Haberin gerçek ve güncel olması
Verilen bir haberin hukuka uygun sayılabilmesi için, ilk olarak söz
konusu haberin gerçek olması gerekip, haberin gerçekmiş gibi yansıtılması,
mutlak surette hukuka aykırıdır.121 Kamu yararının bulunması
dahi, gerçeğe aykırı yayınları hukuka uygun hale getiremeyecek, söz
konusu yayın nedeniyle bir zarar ya da zarar tehlikesi doğmuşsa, ilgililerin
hukuki ve cezai sorumluluğuna gidilebilecektir.122
Haberin gerçek olması, haberin veya bir olaya dayanan eleştiride
olayın gerçek olmasıdır. Buradaki gerçeklik, maddi anlamda bir gerçeklik
olmayıp, olayın beliriş biçimine uygunluktur.123 Aksini düşün-
120 Çetin, Yeni Türk Ceza Yasasındaki Hakaret Suçları, s. 274.
121 Çetin, Yeni Türk Ceza Yasasındaki Hakaret Suçları, s. 274.
122 Çolak, Nusret İlker, Kitle İletişim Hukuku, Seçkin Yay., Ankara 2007, s. 175.
123 “Muhabir sanığın Denizli Hizmet Gazetesi’nin 1.9.2003 tarihli nüshasındaki yazısında
katılan hakkında ‘seksen kişiyi öldürdüğü iddia edilen Ege canavarının torunu, dedesinin
izinde ilerliyor. E.T’ın 86 dosyasının bulunduğu iddia edildi.’ Biçiminde ifadelere
yer verildiği, yazıların gerçeği yansıtmadığı ve katılanı küçük düşürücü nitelikte olduğu
gözetilmeden, kastının bulunmadığı gerekçesiyle beraata hükmolunması yasaya aykırıdır.”
(4. CD, 01.11.2007, 4478/8672), “Sanığın haber koordinatörü olduğu CNN Türk
Televizyonu’nun 11.10.2000 tarihinde saat 16’da yayınlanan bülteninde Sarıyer İlçe Emniyet
Müdürü olan katılanın ismi verilmek suretiyle yayınlanan ‘Egebank’ın eski sahibi Y.
M. D.’yi bankaya yönelik operasyondan 15 gün önce haberdar ettiği gerekçesiyle açığa alındığı’
biçimindeki haberin Emniyet Müdürlüğünce de bu konuda herhangi bir soruşturma
yapılmadığı yolundaki yazı içeriği itibariyle doğrulanmaması nedeniyle, gerçek olmadığının
anlaşıldığı, haberin Anadolu Ajansı tarafından da yayınlanmasının gazetecinin habeTBB
Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 93
mek basın özgürlüğünü ölçüsüz biçimde sınırlamak ve maddi gerçeğin
araştırılmasını basına yüklemek olur ki bu durumun kabul edilmesi
mümkün değildir.124 Ancak elbette ki basının, öğrenilen haberin gerçek
olup olmadığını, az önce belirttiğimiz ölçüde, araştırma yükümlülüğü
vardır.125. Şayet haber yayınlandığı anda gazeteci belirli bir bilginin
doğru olduğuna inanmak için yeterli nedene sahip ise, o zaman
cezalandırılmamalıdır.126
Yayınların gerçek olma koşulu değerlendirilirken, örneğin, herhangi
bir kişinin açıklamaları olması dolayısıyla, başka kimselerin kişilik
haklarına saldırı niteliği taşıyabilecek ifadelere yer verilmemesi
gerekir.127 Fakat, kişi içinde bulunduğu koşullar dahilinde gerekli
araştırmaları yapmak suretiyle haberi yayınlamışsa, daha sonradan
haberin gerçek olmadığının anlaşılması durumunda, “kaçınılmaz hata”
(TCK m. 30/3) hükümlerinin uygulanması söz konusu olacaktır.128 Bu
nedenle haber verenin kendisinden beklenen araştırmayı gerçekten
ri yayınlamadan olayın gerçek olup olmadığını araştırma yükümlülüğünü bertaraf edemeyeceği,
dolayısıyla küçültücü değer yargısı içeren ve katılanın sosyal ve mesleki alanda kişilik
haklarını zedeleyen haberde hukuka uygunluk nedeni bulunmadığı, sanığın hükümlülüğüne
karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırıdır.” (4. C.D. 06.11.2007,
11311/1145) Kayançiçek, s. 119-122.
124 Tüfek, s. 127-128.
125 Çetin, Yeni Türk Ceza Yasasındaki Hakaret Suçları, s. 276, Yarg. 4. CD’nin 18.09.2006
tarih ve 2006/ 7706E, 14025 K sayılı kararında … “somut olayda İçel Ekspres adlı günlük
gazetede katılanın da ortak olduğu şirkete ait tankerin kaçak satışta yakalandığı belirtildikten
sonra “Bakan Güçlü’nün sözleri geliyor akla, Gözünüzü Toprak Doyursun” biçiminde
verilen haberde, haberin güncelliği ve verilişinde kamu ilgi ve yararı bulunduğundan
söz edilebilir ise de, dosyada mevcut tutanağa göre 29.07.2003 tarihinde yakalanan
tanker hakkında, gazetenin yayınladığı 01.08.2003 tarihine kadar yeterli bir araştırma
yapıldığı takdirde, katılanın o tarihte Kaptan Petrol Ürünleri Oto Sanayi ve Ticaret Ltd.
Şti’nde ortaklık sıfatı kalmadığının belirlenmesi olanaklı bulunduğu gibi habere eklenen
“Bakan Güçlü’nün sözleri geliyor akla Gözünüzü Toprak Doyursun” biçimindeki küçük
düşürücü değer yargısı içeren sözler nedeniyle olay ile olayın anlatılışı arasında bulunması
gereken fikri bağın da mevcut olmadığı dikkate alındığında eylemi hukuka uygun kılan haber
verme ve eleştiri hakkı sınırlarının aşıldığı gözetilerek…” denilmek suretiyle haber
verenin araştırma yükümlüğü vurgulanmıştır. Meran, s. 656.
126 Kayançiçek, s. 119.
127 Çolak, s. 175.
128 Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 440.
94 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
yapıp yapmadığı ve bu konuda hataya düşmüş olup olmadığının somut
olayda araştırılması gerekir.129
Şunu da belirtmek gerekir ki, basının, resmi makamlar tarafından
yapılan açıklamaların doğruluğunu araştırma yükümlülüğü yoktur.
Eğer yapılan açıklamanın gerçek olmadığı anlaşılırsa, burada sorumluluk,
mücbir sebep dolayısıyla kalkmaktadır.130
Haberin gerçek olması kadar, güncel olması da gerekir. Çünkü haber
konusu olay unutulmuş ve artık hatırlanmasında kamunun bir yararı
yoksa bu olayın haber yapılmasının nedeni olarak, hakkında haber
yapılan şahsın, kişilik haklarına saldırı olduğunun kabulü gerekir.131
Ayrıca böyle bir durumda, yayının objektifliğinden de söz edilmesi
mümkün değildir.132 Ancak, eskiden gerçekleşmiş bir olay, örneğin
geçmişte kalmış olan bir mahkumiyetin, ilgilinin milletvekilliğe aday
olması halinde yeniden gündeme gelmesindeki gibi, kamuoyunda yeniden
önem arz ederse yahut bu olay toplumun çıkarları açısından bir
gereklilik haline gelirse, bunun duyurulmasında güncelliğin var olduğunu
kabul etmek gerekir.133 Haberin güncelliği hususunda bir istisna,
yönetici kimliği olan veya toplumda söz sahibi kişiler (siyasi parti
üyeleri ya da liderleri gibi) açısındandır. Çünkü bu gibi kişilerin güvenilirliklerinin
denetlenmesinde toplumsal yarar olup, hataları her zaman
günceldir.134
Bu anlamda, haberin güncel oluşu ile olayın güncel oluşu arasında
fark vardır. Aksinin düşünülmesi, kamuoyu tarafından unutulmuş
bir olayın, çeşitli fırsatlarla tekrar tekrar açıklanmasına ve bir kimseye
tekrar tekrar hakaret edilmesine imkan sağlayacaktır. Güncel olmaktan
çıkmış bir olay artık haber değildir ve haber verme hakkı içerisinde
değerlendirilemez.135
129 Özbek/Kanbur/Bacaksız/Doğan/Tepe, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin
Yay., Ankara 2010, s. 307.
130 Çetin, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Kanunu, s. 160.
131 Çetin, Yeni Türk Ceza Yasasındaki Hakaret Suçları, s. 276.
132 Tüfek, s. 126.
133 Çolak, s. 176.
134 Tüfek, s. 127.
135 Çetin, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Kanunu, s. 185.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 95
b. Kamu yararı ve haberin kamuyu ilgilendirmesi
Basının, halkın “öğrenme hakkı”nı kullanmasında önemli bir yeri
olmasının yanında halkı eğitmek, yönetimi denetlemek ve kamuoyu
oluşturmak şeklinde görevleri de vardır. Bu görevlerin varlığı halinde
ise “kamu yararı” söz konusu olur.136 “Toplumsal ilgi”, toplumsal yarar
anlamında kabul edilmelidir. Aksi hal, yani toplumun merak ettiği
her konunun açıklanmasının, toplumsal yarar gerekçesine dayalı bir
hukuka uygunluk nedeninden yararlanması mümkün değildir.137 Ekonomik
gelir elde etmek, bir başka kimseye çıkar sağlamak ya da o kişiyi
cezalandırmak amacıyla veya siyasi hedefler gözetilmek suretiyle
yapılan yayınlarda kamu yararının var olduğunu savunmak mümkün
değildir.138
Şu halde, yasa dışı davranışların, kaçakçıların, yolsuzlukların tespiti
ve kamuoyuna duyurulması, eleştirilmesi, devletin ve siyasi kuruluşlarının
çeşitli faaliyetlerinin izlenmesi ve bunların yayınlarının
yapılması halinde “kamu yararı” vardır; bu yayınlar nedeniyle kural
olarak şahsiyet haklarına “haksız” bir tecavüzden söz edilmez.139
Zira burada fiili hukuka uygun hale getiren, böyle bir haberi vermede
kamu yararının kişinin şeref hakkından daha üstün olduğunun kabul
edilmesidir.140 Yine, yasama, yürütme ve yargı gibi fonksiyonlardaki
aksaklık, yolsuzluk ve yanlışlıkların haber olarak vatandaşın bilgisine
sunulması bu kapsamdadır.141 Çünkü bu gibi hallerde, belirli bir
dönem ve toplumda geçerli olan ahlak ve hukuk kurallarına aykırılıktan
dolayı kamu yararının varlığı kabul edilir.142 Dolayısıyla, kamu yararının
varlığı tespit edilirken, haberin kişilerin marazi merak duygularına
mı yoksa yüksek ahlaki ve hukuki değerlerin korunmasına mı
136 Özek, Çetin, Türk Basın Hukuku, İUHFY, İstanbul 1978, s. 164.
137 Günay, s. 68.
138 Çolak, s. 174.
139 Tüfek, s. 124.
140 Özbek/Kanbur/Bacaksız/Doğan/Tepe, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin
Yay., Ankara 2010, s. 308.
141 Tüfek, s. 125.
142 Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 232.
96 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
hizmet ettiği değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.143 Başka bir ifadeyle,
kamuoyunun merakının da haklı olması gerekmektedir.144 Dolayısıyla
burada, yapılan basın açıklamaları sonucunda kişilik hakları
ve basın özgürlüğü kavramları karşı karşıya geldiğinde, toplum yararının
mı yoksa kişi yararının mı korunması gerektiğine, somut olayın
özelliklerine göre hakim karar verecektir. Bir haberin verilmesinde
kamu yararı yoksa ya da pek azsa, haber verme hakkı ve bu hakkın üstünlüğünden
bahsedilemeyecektir.145
Bu anlamda, kamu yararının, belli ölçüler dahilinde, siyasetçiler,
sanatçılar ve sosyal mevkisi itibariyle ilgi çeken diğer kişiler gibi toplumsal
ilginin üzerlerinde yoğun olduğu kişilere ilişkin haber yapılması
açısından da varlığı kabul edilmektedir.146 Özellikle siyasal kişiler
açısından, kamuoyunun kamusal denetimi de gerçekleştirmesi açısından,
öğrenme hakkının bu kişiler bakımından daha geniş değerlendirilmesi
gereğine binaen, eleştiri ve haberin sertliğine tahammül zorunluluğu
doğacaktır.147 Fakat elbette bu ilginin magazinsel bir ilgi olması
durumunda kamu yararından bahsetmek mümkün olamayacağı
gibi yayının, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi durumunda yayın,
hukuka aykırı da olacaktır.148
c. Ölçülülük
Ölçülülük, haber verme hakkının sınırlarına ilişkin olup, konu ile
ilgisi olmayan ve kişinin onur ve şerefine saldırıda bulunan fiillerin,
haber verme hakkı içinde değerlendirilmemesini sağlayan, olay açıklaması
veya eleştiride bulunulurken kullanılan dil ve sözcükler itibariyle,
orta düzeydeki bir okuyucu gözünde kişinin küçük düşürülmemesi
gerektiğini ifade eden ölçüttür.149 Söz konusu ölçüt, haber konusu olay
143 Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 441.
144 Özek, Türk Basın Hukuku, s. 163-164 Örneğin, bir vatandaşın önceden hırsızlık suçunu
işlediğinin açıklanmasında kamu yararı yokken, bu kimsenin bakan olması
halinde kamu yararı vardır. Çetin, Açıklamalı İçtihatlı Basın Kanunu, s. 188.
145 Çetin, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Kanunu, s. 188.
146 İçel/ Sokullu/ Özgenç/ Sözüer/ Mahmutoğlu/Ünver, s. 171.
147 Günay, s. 67.
148 Çolak, s. 174.
149 Çetin, s. 278.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 97
ya da eleştiri, açıklanmasında kamu yararı bulunan, gerçek ve güncel
bir habere ilişkin olsa dahi, haberde kullanılan üslup, haberin amacını
aşan, küçük düşürücü ve aşağılayıcı nitelikte ise, haber ve eleştiri sırf
bu yönüyle hukuka aykırı olabilir.150 Çünkü basın kuruluş ve çalışanlarının
amaç ve görevi ilgiliyi cezalandırmak değil, toplumun konudan
haberdar olmasını sağlamak, kamu makamlarını harekete geçirmektir.
Bu nedenle yayın yapılırken, katilden hırsızdan bahsederken dahi, yayının
dengeli yapılmak zorunluluğu bulunmaktadır.151 Çünkü kamunun
bir olay hakkında bilgi edinmesi açısından, bu olayda yer alan kişilere
sövülmesi lüzumsuz ve faydasızdır.152
Ancak özellikle basın yoluyla işlenen hakaret suçlarında, hakaret
ile eleştiri arasındaki farkı tespit etmek çoğu kez kolay değildir. Eleştiri
herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine boyuna, derinlemesine
her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek,
doğru ve yanlış yargıları sergilemek amacıyla ortaya konulan
görüş ve düşüncelerdir. Eleştiri hakkının sınırını hakaret suçu
oluşturur.153 Eleştirinin içeriğinin ne olması ve hangi özelliklere içermesi
gerektiğini kesin ve net olarak ortaya koymak mümkün değildir.
Fakat eleştiriyi hakaretten ayırmayı mümkün kılan bazı ölçütler vardır.
Öyle ki eleştirinin, fikri bir çaba sonucu düşüncenin kıymetlendirilmesi
faaliyeti olması ve eleştirinin daima kamunun menfaati olan
bir konuda olması zorunluluğu onu hakaretten ayırır.154
150 Eren, Fikret, s. 406.
151 Çolak, s. 177.
152 Çetin, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Kanunu, s. 191, “Rüşvet ve benzeri iddiaları, haber çerçevesinde
yansıtmakla yetinilecek yerde, katılanı küçük düşürücü kişisel değer yargılarını
da ekleyerek yayında bulunan sanıkların, haber yayınlama hakkının sınırlarını aştıkları
ve suçun oluştuğu gözetilmeden hüküm kurulması yasaya aykırıdır.” (4. CD, 22.11.1990,
5181/6275) Kayançiçek, s. 128.
153 YCGK, 20.03.2007 tarihli kararındaki karşı oy yazısı, Malkoç, s. 1119.
154 Dönmezer, Basın Hukuku, s. 63, 1. nolu dipnot, YHGK bir kararında “…dava, yayın
yoluyla kişilik haklarını saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat talebine ilişkindir. Basın
özgürlüğü ile kişilik hakları karşı karşıya geldiğinde, bu iki değerden birinin üstün tutulması
gerekir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Yayın, yalnızca toplum yararı gözetilerek
yapılmalıdır. Yayın gerçek olmalı, toplumsal ilgi, güncellik gözetilmeli ve özle biçim
arasındaki denge korunmalıdır. Yayınlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel
bir haberin özle biçim arasındaki denge korunarak verilmesi halinde hukuka aykırılık ortadan
kalkacağından basın sorumlu tutulamaz. Dosya kapsamından, davalı yazarın davacının
kitabını kamuoyuna duyururken kitabın içeriğini eleştirdiği, eleştirilerini çarpıcı söz98
Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
Yine icra ettikleri iş veya meslek dolayısıyla devlet adamı, sanat,
siyaset iş ya da bilim adamı gibi kimselerin eleştirilmesinin önceden
bu kimseler tarafından kabul edildiği, bu eleştirilere razı oldukları kabul
edilir.155 Fakat şunu söyleyebiliriz ki, eleştiri bir övgü olmadığına
göre, kullanılan ifadeler zorunlu olarak sertlik içerecektir. Ancak bu
sertlik somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmeli ve ifadelerin
eleştiri sınırlarında kalıp kalmadığı takdir edilmelidir.156
3. 5187 Sayılı Basın Kanunu’na Göre
Basın Yoluyla İşlenen Suçlardan Sorumluluk
a. Hakaret Suçunun Basın Yoluyla İşlenmesi
Ceza Kanunu’nda yer alan suçların bir kısmı hem başka araçlarla
hem de basın araç olarak kullanılmak üzere işlenebilmektedir.157
Dolayısıyla, basın suçlarında ceza sorumluluğu denilince, hem basın
suçlarının hem de basın yoluyla işlenen suçların göz önünde bulundurulması
gerekir. Sadece basın yoluyla işlenen suçlara, basın suçları
denir.158
Basın yoluyla işlenen suç ise, başka yolla işlenmesi de mümkün
olan bir suçun, basın aracılığıyla işlenmesidir. Yani basının somut
olayda araç olarak kullanılması bu suçların belirgin özelliğidir.159 Örneğin,
özel hayatın gizliliğini ihlal etme suçtur. (TCK m. 134) Bu suçun
basın ve yayın yoluyla işlenmesi, cezanın ağırlaşması sonucunu
doğurmaktadır (TCK m. 134/2). Dolayısıyla, burada başka şekilde işlenmesi
mümkün olan suçun, basın ve yayın yoluyla işlenmesi, suçu
nitelikli hale dönüştürmekte ve basın yoluyla işlenen suç söz konusu
lerle ifade ettiği, yayın gerçek ve güncel olduğu gibi özle biçim arasındaki dengenin korunduğu
anlaşılmaktadır.” denilmiştir. Bkz. 19.03. 2008 Tarih 2008/4 E., 2008/262 K.,
Özbek/Kanbur/Bacaksız/Doğan/Tepe, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin
Yay., Ankara 2010, s. 310, 338 no.’lu dipnot.
155 Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Suçlar, s. 276.
156 Erman, Hakaret ve Sövme Suçları, 2. Bası İstanbul 1989, s. 171.
157 Çetin, s. 217.
158 Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2005, s. 425.
159 İçel, Kitle Haberleşme Hukuku, Basın Radyo-Televizyon Sinema İnternet, Beta Yay.,
1998, s. 230-231.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 99
olmaktadır.160 Hakaret suçu da basın yoluyla işlenmesi mümkün olabilen
suçlardandır.
765 sayılı Ceza Kanunu döneminde, hakaret suçunun Ceza
Kanunu’nun 480, 482 ve 268. maddelerinin dördüncü fıkraları doğrultusunda,
“umuma neşir veya teşhir olunmuş yazı veya resim veya sair neşir
vasıtasıyla işlenirse”, yayın yoluyla işlenmiş sayıldığından, hakaret
veya sövme içeren yazı ya da resmin genel bir yere asılmasının da suçun,
yazılı basın yoluyla işlenmiş gibi değerlendirilmesini gerektireceği
düzenlenmiştir.161
5237 sayılı Ceza Kanunu’nda da 5377 sayılı Kanun’un 15. maddesi
ile 125. maddenin 4. fıkrasında yapılan değişiklik öncesinde, hakaret
suçunun basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, cezanın artırılacağı
öngörülmüştür. Ancak bu düzenleme, adı geçen 15. madde ile
yürürlükten kaldırıldığından, cezayı artıran neden, yine 125. maddenin
4. fıkrası gereği, suçun alenen işlenmesinden kaynaklanacaktır.162
Bu ayrıma değindikten sonra belirtmeliyiz ki, gerek basın suçları
ve gerekse basın yoluyla işlenen suçlar açısından üzerinde sıkça tartışılan
konu, Basın Kanunlarında öngörülen sorumluluğun esas ve türüdür.
Zira doktrinde baskın görüş, bazı sorumluluk şekilleri açısından
Basın Kanunlarında objektif sorumluluğa yer verildiği ve böylece
“Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği İlkesi”nin bertaraf edildiğidir. Bu nedenle
öncelikle basın suçlarında cezai sorumluluğun nasıl düzenlendiğine
değinilmesi gerekir.
5187 sayılı Basın Kanunu’nun 11. maddesine göre,
“Basılmış eserler yoluyla işlenen suç, yayım anında oluşur.
Süreli yayınlar ve süresiz yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi
sorumludur.”
Görüldüğü gibi 5187 sayılı Kanun, basın yoluyla işlenen suçlar açısından,
eser sahibini sorumlu tutmuştur.163
160 Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2005, s. 425.
161 Çetin, Erol, Son Değişikliklerle Basın Hukuku (Hukuk-Ceza, Açıklamalı-İçtihatlı),
Seçkin Yay., Ankara 2007, s. 481.
162 Şen, s. 545.
163 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 2. maddesine göre, eser sahibi, süreli veya süresiz
100 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
Dolayısıyla, iştirak iradesi olmaksızın yazı veya haber eser sahibinin
iradesi dışında yayınlanmış ve ya aynı şekilde getirilen haberde bir
suç unsuru yokken, haberin yayına veriliş şekli nedeniyle suç oluşmuşsa,
eser sahibinin eylemleri ile verilen haber arasında bir illiyet bağı kurulamayacağından,
eser sahibinin sorumluluğundan bahsedilemez.164
Madde şöyle devam etmektedir;
“Süreli yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında
ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında bulunması nedeniyle
Türkiye’de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir
suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde,
sorumlu müdür ve yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni, editör, basın
danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili sorumlu olur. Ancak
bu eserin, sorumlu müdürün ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilinin
karşı çıkmasına rağmen yayımlanması halinde, bundan doğan sorumluluk
yayımlatana aittir.
Süresiz yayınlarda, eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında
ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle
Türkiye’de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir
suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde
yayımcı, yayımcının belli olmaması veya basım sırasında ceza ehliyetine sahip
bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye’de yargılanamaması
hallerinde ise basımcı sorumlu olur.
Yukarıdaki hükümler, süreli yayınlar ve süresiz yayınlar için bu Kanunda
aranan şartlara uyulmaksızın yapılan yayınlar hakkında da uygulanır.”
Anlaşıldığı üzere, her ne kadar 11. madde ile cezai sorumluluk
eser sahibine yüklenmişse de ilerleyen fıkralarda, belli şartlarda gerek
süreli ve gerek ise süresiz yayınlarda, eser sahibi dışındaki kişilerin
de sorumluluğu öngörülmüştür.165 Doktrindeki tartışmalar da tam
yayının içeriğini oluşturan yazıyı veya haberi yazan, çeviren veya resmi ya da karikatürü
yapan kişidir.
164 Çetin, Son Değişikliklerle Basın Hukuku (Hukuk-Ceza, Açıklamalı-İçtihatlı), 2007, s. 534.
165 5187 sayılı Basın Kanunumuz, basılmış eserleri, türleri bakımından, süreli ve süresiz
şeklinde adlandırarak, tanımlarını 2. maddesinde yapmıştır. Buna göre süreli
(dönemsel) yayın, belli aralıklarla (örneğin, günlük, haftalık, aylık, yıllık) yayımlanan
gazete, dergi gibi basılmış eserler ile haber ajansları yayınlarını, süresiz (dönemsel
olmayan) yayın, belli aralıklarla yayımlanmayan kitap, armağan gibi basılTBB
Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 101
bu nokta üzerinde toplanmaktadır. Zira maddenin devamındaki düzenlemelerin,
yine maddenin ikinci fıkrasının önemini ortadan kaldırdığını
söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü söz konusu Kanun, süreli
yayınlarda eser sahibinin bilinememesi, bulunamaması veya cezai
ehliyetinin yokluğu halinde, sorumlu müdürün ve sorumlu müdürün
bağlı olduğu yetkilinin, sorumluluğunu öngörmektedir.166
Bir başka ifadeyle, Basın Kanunu’nun 11. maddesi, eser sahibinin
hareketinden doğan neticenin, sorumlu müdür tarafından istenmiş
olup olmamasına bakmamakta, sorumluluğun ortadan kalkacağı halleri
sınırlı biçimde saymakla, diğer hallerde netice istenmiş olmasa da
sorumluluğun doğacağını belirtmiş olmaktadır.167
Bu anlamda, Basın Kanunu’na göre bu sorumluluk ancak, sorumlu
müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilinin, söz konusu
eserin yayımlanmasına karşı çıkmasına rağmen yayımlanırsa kalkmaktadır.
Ancak söz konusu sorumluluk, sorumlu müdür ve sorumlu
müdürün bağlı olduğu yetkilinin kendi kusurlu eylemlerinden dolayı
ortaya çıkmadığından, başka bir ifadeyle sorumlu müdür ve yetkili
kişiler asli fail gibi nitelendirildiklerinden, sorumluluğu kaldıran
bu gibi hallerin de böyle bir objektif sorumluluk hali için bir önemi
yoktur. Ayrıca, sorumlu müdürün sorumlu tutuluş nedeni, bu kimsenin,
bizim sistemimizde belirli bir otorite, insiyatif ve bağımsız olarak
karar verme yetkisine sahip bir kişi olarak, süreli yayını suç oluşturacak
düşünsel malzemeden ayıklamakla görevli olmasına rağmen gerekli
denetimi yapmamasıdır. Gerçekten, sorumlu müdürün esas görevi,
süreli yayının her nüshasını, yayından önce denetleyerek suç teşkil
eden unsurları elemektir. Bu nedenle, mesleğin gereği olan bu ödevi
savsaklaması ve bunun sonucunda suç teşkil eden yayını engellememesi
ve sonuçta gerekli özeni göstermemesi nedeniyle kanun taramış
eserleri ifade etmektedir.
166 Yenidünya/Alşahin, s. 44, “Eser sahibi olarak gösterilen Sami Arslan’ın kimlik bilgilerinin
belli olmaması, anılan ismin gerçek olup olmadığının dahi belirlenmemesi karşısında,
5187 sayılı Basın Yasası’nın 11/2. maddesi uyarınca sorumluluğu öngörülen,
gazete sorumlu müdürü M.Ö’ın hükümlülüğü yerine, ‘suçun kanunilik unsurunun
bulunmadığı’biçimindeki yasal olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesi..” 4. CD,
05.06.2007, 1031/5328.
167 Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2005, s. 427.
102 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
fından sorumlu tutulmaktadır.168 Bu anlamda, sorumlu müdürün denetim
görevini kasten veya taksirli olarak ihlal edip etmediği araştırılmamakta
ve sorumlu müdür, meydana gelen suçtan dolayı eser sahibinin
işlediği suçtan dolayı cezalandırılmakta, böylece sorumlu müdür
için aksi kanıtlanamayan bir iştirak ve kusur karinesi yaratılmış
olmaktadır.
169 Bunun yanında sorumluluk, bu kişiler üzerinden kalkmış
olsa da kusur araştırması yapılmaksızın yayımlatana kolayca yükletilebilmektedir.
Süresiz yayınlar için de farklı bir durum söz konusu değildir. Kanımızca,
bahsi geçen yayımcının da sorumluluğu, objektif sorumluluk
alanına girmektedir. Hatta görevi eseri basmak veya çoğaltmak olan
basanın, iştirak durumu dışında, sorumluluğunun öngörülmesi anlaşılabilecek
bir düzenleme değildir. Satan ve dağıtan açısından ise,
cezai sorumluluğun kaldırılmış olması yerinde bir düzenleme olarak
nitelendirilebilir.170
Bunun yanında, 5187 sayılı Basın Kanunu’nda, dönemsel (süreli)
ve dönemsel olmayan (süresiz) yayınlardaki ceza sorumluluğuna ilişkin
hükümlerde (m. 11 vd.), eylemi ve en önemlisi de kusuru bulunmayan
kimselerin, sırf başkalarının bulunamaması, yargılanamaması
veya cezalandırılamaması nedeniyle, kanunen sorumlu tutulması ve
dereceli bir sorumluluk skalasının düzenlenişi de ceza sorumluluğunun
şahsiliği ilkesine tamamen aykırıdır.171
Şu halde, her ne kadar bu düzenlemenin ikinci fıkrasına göre (m.
11), yayın yoluyla işlenen suçlarda ceza sorumluluğu eser sahibinin ise
de, fıkra 3 uyarınca eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında
ceza ehliyetine sahip bulunmaması veya yurt dışında olması nedeniy-
168 Özen, Muharrem, “Türkiye Cumhuriyeti’nde ve Kuzey Kıbrıs Türkiye
Cumhuriyeti’nde Süreli ve Süresiz Yayınlarda Ceza Sorumluluğu”, AÜHFD, Cilt
52, Sayı 1-4, 2003, s. 64.
169 Sözüer Adem, Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu, Alfa Basım Yayım Dağıtım, Ocak
1996, s. 92.
170 Fakat belirtmek gerekir ki, eğer, bir iştirak hali söz konusuysa, o zaman satan ve
dağıtan genel hükümlere göre sorumlu olabilir, ama onun dışında, satan veya dağıtanın
sorumluluğu kabul edilmemiştir. Toroslu, X. Yerel Medya Eğitim Semineri
– Kayseri 20 - 21 Şubat 2004, http://www.byegm.gov.tr/seminerler/kayseri x/
kayseri_8.htm., Erişim Tarihi: 01.06.2010.
171 Ünver, Yener, “YTCK’da Kusurluluk”, CHD, Yıl: 1 Sayı: 1, Seçkin, Ekim 2006, s. 43.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 103
le Türkiye’de yargılanamaması
durumunda sorumlu müdürün ve sorumlu
müdürün bağlı olduğu yetkili sorumlunun
ceza sorumluluğu
bulunmaktadır. Böyle bir objektif sorumluluğun, tamamıyla yeniden
düzenlenmiş
ve yeni Ceza Kanunu’ndan kısa bir zaman önce yürürlüğe
girmiş bir kanunda muhafaza edilmesi düşündürücüdür. Ayrıca,
ilgili düzenlemenin, kimsenin başkasının fiilinden dolayı sorumlu
tutulamayacağını öngören yeni Türk Ceza Kanunu m. 20. maddesine
açıkça muhalif olması da altı önemle çizilmesi gereken bir diğer
noktadır.172
SONUÇ
İnsanın insan olmasından ve kendisine saygı duyulmasını isteme
hakkının varlığından kaynaklı olarak, gerek kişinin kendisine gerek
ise başkalarının bu kişiye karşı duyduğu saygının çeşitli saldırılara
karşı korunması gerekliliği söz konusudur. Zira kişinin maddi varlık
ve değerlerine yönelen saldırılar kadar, manevi değerlerine yönelik
saldırılar da aynı korumadan yararlanmaya muhtaçtır. Bu anlamda,
“onur, şeref ya da saygınlık” olarak adlandırılan bu manevi değerler,
hakaret suçunun korunmaya muhtaç konusunu oluştururlar.
765 sayılı Ceza Kanunu’nda, “onur, şeref ya da saygınlık”a yönelik
saldırılar açısından, hakaret ve sövme suçları bağımsız birer suç
olarak kabul edilmiş ve farklı maddelerde düzenlenmişken, 5237 sayılı
Kanunu’nda, iki suç tipi 125. madde dahilinde suçun seçimlik
hareketleri olarak tanımlanmışlardır. Bu anlamda, 5237 sayılı Ceza
Kanunu’nun, 765 sayılı Kanun’dan farklı olarak, suç ister hakaret etmek
suretiyle ister sövme suretiyle işlenmiş olsun, hakaretin sövmeye
oranla daha ağır bir fiil olmasına rağmen, verilecek cezanın aynı olacağı
yönünde bir düzenleme getirmiştir. Bu anlamda, hakaret ve sövme
cezalandırılırken, yargıç cezayı somut olaya göre belirleyecek, 61.
maddedeki kriterleri araç olarak kullanacaktır.
172 Roxin Claus, “ Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Genel Hükümleri ”, Karşılaştırmalı
Güncel Ceza Hukuku Serisi, Prof. Dr. Dr. h.c. mult. Claus Roxın’e Armağan, Suç Politikası,
İçeli, Kayıhan / Ünver, Yener, Seçkin, Ankara, 2006, s. 283’ün 31 numaralı
dipnotu olarak yazılmıştır.
104 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
Hakaret suçu, 5237 sayılı Kanunu’nun 125. ve devamı maddelerinde
gösterilen şekil ve araçlarla işlenebileceği gibi, basın araç olarak
kullanılmak üzere de işlenebilecektir. Bir başka ifadeyle hakaret
suçu, basın yoluyla da işlenebilen bir suçtur. Fakat 765 sayılı Ceza
Kanunu’ndan farklı olarak 5237 sayılı Kanunu’na göre, hakaret suçunun
(yazılı) basın yoluyla işlenmesi halinde, suçun nitelikli halinin
gerçekleşmesi söz konusu olmayacaktır. Ancak, bir hukuka uygunluk
sebebi olarak basının haber verme hakkına ilişkin koşulların gerçekleştiği
hallerde, hakaret suçunun oluşmadığı da kabul edilecektir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, basının görevi, kamuoyunun genelini
ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken olayları, kamuoyunun
üzerinde düşünmesini sağlayacak, toplumsal ve siyasal olayları gerçekleri
yansıtacak şekilde bilgilendirecek, bireylerin içinde yaşadığı
toplumun sorunları hakkında farkındalığını arttıracak ve gerek olayları
gerek ise yöneticileri eleştirecek şekilde toplumu aydınlatmaktır.
Basın bu görevini “haber verme hakkı”nı kullanarak yerine getirir. Fakat
bazı durumlarda, kişilerin hakları ile basın özgürlüğünün çatışması,
bir başka ifadeyle haber verme hakkının kullanılmasıyla, kişilik haklarının
ihlal edilmesi söz konusu olabilir. Bu nedenle, basın hürriyetinin
önemli bir ifadesi olan haber verme hakkının, hukuka uygunluk nedeni
sayılabilmesi ve basın özgürlüğünün gereksiz yere sınırlandırılmaması
için, haber verme hakkına ilişkin bazı koşulların gerçekleşmiş olması
gerekir. Bunlar, haberin gerçek ve güncel olması, haberin kamuyu
ilgilendirmesi ve ölçülülüktür. Bu şartlardan her hangi birinin gerçekleşmemesi,
haber verme hakkının varlığını ortadan kaldıracak ve
hakaret suçu oluşacaktır.
Bu anlamda somut fiil ya da olgu isnadı halinde, bu somut fiil ya
da olgunun gerçekliği araştırılmak zorundadır. Haberin gerçek olması
halinde ise bu haber güncel olduğu kadar kamuyu da ilgilendirmelidir.
Tüm bu koşullara sahip olan haber, aynı zamanda ölçülü ve dengeli
bir biçimde kamuya sunulmalıdır.
Sövme şeklinde hakaret halinde ise, hakaret suçunda, hakkın icrası
kapsamında değerlendirilen haber verme hakkı, ancak ve ancak
somut bir fiil veya olgu isnadı halinde hukuka uygunluk nedeni olarak
nitelendirilebileceğinden, bir kimseye karşı, yazılı basın yoluyla ve
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 105
sövmek suretiyle hakaret eden kişi, haber verme hakkını kullandığını
iddia edemeyecektir.
Hakaret suçu ancak kast ve olası kastla işlenebilen bir suçtur. Bu
nedenle, yazılı basın yoluyla işlenen suçlar açısından da kast/olası
kast ile hareket edilmesi gerekir. Bu anlamda, yazılı basın yoluyla işlenen
hakaret suçları açısından da örneğin haber, yalan ya da değiştirilmiş
bir habere dayanıyorsa, haberin yalan olduğu bilinecek ve fail bu
yalan haberi yayma iradesine sahip olacaktır. Haberin bilfiil fail tarafından
uydurulmuş olmasına gerek yoktur; başkası tarafından uydurulan
haberi yayan kimse de bu suçun faili olacaktır.
Yazılı basın yoluyla işlenen hakaret suçlarına teşebbüste ise, basılmış
eserin yayınlanması her basın suçu için zorunlu bir icra hareketi
niteliğinde olup, suç niteliğindeki fikri içeriği taşıyan eser, basılmış fakat
yayınlanmamış yahut yayınlanmak üzereyken engellenmiş olabileceğinden
“yayınlama” icra hareketi yapılmadıkça suç oluşmayacaktır.
Zaten 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 11. maddesine göre de, “Basılmış
eserler yoluyla işlenen suç yayım anında oluşur.” denilmek suretiyle
bu husus belirtilmiştir. Bu anlamda, suçun basın yoluyla işlenmesinin
ardından, sonraki sayılarda düzeltme yazısının yayınlanması halinde
ise, suç tamamlanmış olacak; failin etkin pişmanlık hükümlerinden
yararlanması mümkün olmayacaktır. Zira etkin pişmanlık belli
suçlar için öngörülmüş olup, hakaret suçu bu suçlar arasında yer almamaktadır.
İştirak hususunda ise, bir gazete muhabirine demeç verilmesi yahut
bu kişiyle röportaj yapılması ve hakaret içeren sözlerin gazetede
yayınlanması halinde, Basın Kanunu’nun 11. maddesi gereği, yazılı
basın yoluyla hakaret suçunun failinin eser sahibi olduğundan kuşku
yoktur. Demeç/röportaj veren kişi açısından ise, müşterek faillik için
gerekli olan fiil üzerinde ortak hakimiyet kurma şartı gerçekleşmemiş
olduğundan, suç basın ve yayın yoluyla işlenmiş sayılamayacaktır. Bu
kişi, iştirak iradesi varsa, genel iştirak kuralları çerçevesinde, gıyapta
hakaret suçundan sorumlu tutulacaktır.
Kişiye bir baskıda hakaret edilmesinin ardından müteakip baskılarda
başka hakaret suçlarının işlenmesi halinde ise, içtima açısından
zincirleme suç hükümlerinin uygulanması düşünülebilecektir. Bir yazıda,
hem hakaret hem de tehdit, şantaj, iftira ya da suç uydurma suç106
Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
larının birinin işlenmesi halinde ise, farklı nevinden fikri içtima hükümleri
uygulanabilecektir.
Daha önce yukarıda belirttiğimiz üzere, 765 sayılı TCK’dan farklı
olarak 5237 sayılı TCK m.125’te hakaret suçunun basın yoluyla işlenmesi
bir nitelikli hal olarak kabul edilmemiştir. Fakat 125. maddenin
dördüncü fıkrasında hakaret suçunun alenen işlenmesi bir nitelikli
haldir. Doktrinde ise, hakaret suçunun basın yoluyla işlenmesi halinde
bu nitelikli halin uygulanabileceği savunulmaktadır. Bizim görüşümüze
göre de, hakaret suçunun yazılı basın yoluyla işlenmesi halinde
ceza, 125. maddenin dördüncü fıkrasına göre artırılması gerekecektir.
Yazılı basın yoluyla hakaret suçunun işlenmesi, bir başka ifadeyle
somut olayda haber verme hukuka uygunluk sebebinin gerçekleşmemesi
halinde sorumluluk 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 11. maddesine
göre eser sahibinindir. Fakat süreli yayınlarda eser sahibinin bilinememesi,
bulunamaması veya cezai ehliyetinin yokluğu halinde, sorumlu
müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili, aynı maddenin
devamı fıkralarına göre sorumlu tutulabilmektedir. Bu anlamda,
Basın Kanunu’nun 11. maddesi, eser sahibinin hareketinden doğan
neticenin, sorumlu müdür tarafından istenmiş olup olmamasına
bakmamakta, sorumluluğun ortadan kalkacağı halleri sınırlı biçimde
saymakta, diğer hallerde netice istenmiş olmasa da sorumluluğun doğacağını
belirtmiş olmakta ve böylece objektif sorumluluğu kabul etmiş
olmaktadır. Çünkü süreli yayını suç oluşturacak düşünsel malzemeden
ayıklamakla görevli olmasına rağmen gerekli denetimi yapmamış
olan, eserdeki suç teşkil eden unsurları elemeyen ve bu nedenle,
mesleğin gereği olan bu ödevi savsaklayan ve bunun sonucunda suç
teşkil eden yayını engellememesi ve sonuçta gerekli özeni göstermemesi
nedeniyle kanun tarafından sorumlu tutulması gereken sorumlu
müdür/sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili, denetim görevini kasten
veya taksirli olarak ihlal edip etmediği araştırılmaksızın ve meydana
gelen suçtan dolayı eser sahibinin işlediği suçtan dolayı cezalandırılmak
suretiyle, aksi kanıtlanamayan bir iştirak ve kusur karinesi ile
karşı karşıya kalmaktadır. Süresiz yayınlar için de farklı bir durum söz
konusu değildir. Aynı süreli yayınlarda olduğu gibi burada da sorumluluk
yayımcı ve basımcıya yüklenebilmektedir.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 107
Şu halde ilgili düzenleme, kimsenin başkasının fiilinden dolayı sorumlu
tutulamayacağını öngören 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
20. maddesine açıkça aykırıdır ve Basın Kanunu’nun 11. maddesindeki
objektif sorumluluk halleri kaldırılarak, eser sahibinin dışındaki kişilerin
sorumlulukları açısından kusur sorumluluğu benimsenmelidir.
KAYNAKLAR
Artuk, Mehmet Emin / Gökcen, Ahmet / Yenidünya, Caner, TCK Şerhi,
Özel Hükümler, Madde 76-131, 3. Cilt, Turhan Kitabevi, Ankara
2009.
Artuk, Mehmet Emin / Gökcen, Ahmet / Yenidünya, Caner, Ceza Hukuku
Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara 2009.
Artuk, Mehmet Emin / Gökcen, Ahmet / Yenidünya, Caner, Ceza Hukuku
Özel Hükümler, Turhan Kitabevi 10. Baskı, Ankara 2010.
Centel, Nur / Zafer, Hamide / Çakmut, Özlem, Türk Ceza Hukukuna
Giriş, Beta Yay., 2008.
Centel, Nur / Zafer, Hamide / Çakmut, Özlem, Kişilere Karşı Suçlar,
Cilt: I, Beta Yay., 2007.
Centel, Nur / Zafer, Hamide / Çakmut, Özlem, Türk Ceza Hukukuna
Giriş, Beta Yay., 2005.
Çetin, Erol, Son Değişikliklerle Basın Hukuku (Hukuk-Ceza, Açıklamalıİçtihatlı),
Seçkin, Ankara 2007.
Çetin, Erol, Yeni Türk Ceza Yasasındaki Hakaret Suçları, Seçkin Yay., Ankara
2005.
Çetin, Erol, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Kanunu (Basın ve Radyo Televizyon
Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırılardan Doğan Sorumluluk, TCK ve Terörle
Mücadele Yasasındaki Basın Yoluyla İşlenen Suçlar, Medya Mevzuatı),
Turhan Kitabevi, Ankara 1999.
Çolak, Nusret İlker, Kitle İletişim Hukuku, Seçkin, Ankara 2007.
Donay, Süheyl, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Beta Yay., İstanbul 2007.
Donay, Süheyl, Meslek Sırrının Açıklanması Suçu, Sulhi Garan Matbaası,
İstanbul 1978.
Dönmezer, Sulhi, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, Beta Yay., Ekim 2004,
17. Bası.
Dönmezer, Sulhi, Basın Hukuku, Cilt: 1, Sulhi Garan Matbaası, İstanbul
1958.
108 Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkının...
Dönmezer Sulhi, Yeni Hükümler Muvacehesinde Yalan ve Tahrif Edilmiş
Haber ve Havadisler Yaymak Suçu, Tahir Taner’e Armağan, İÜHF, İstanbul
1956.
Erem, Faruk / Toroslu, Nevzat, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Gözden
Geçirilmiş 9. Baskı, Savaş Yayınevi, Ankara 2003.
Eren, Fikret, Borçlar Genel Hukuku, Beta Yay. 9. Bası, İstanbul 2006.
Günay, Erhan, Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı ve Basında Sorumluluk,
Seçkin Yay., Ankara 1999.
Gündel, Ahmet, Atatürk’e, Cumhurbaşkanı’na, Cumhuriyet’e, Hükümet’e
Hakaret Suçları ile Yasadışı Yakalanan ve Tutuklananlara Tazminat Verilmesi
Davaları, Seçkin Yay., Ankara 1997.
İçel, Kayıhan / Sokullu, Akıncı / Füsun, Özgenç / İzzet, Sözüer /
Adem, Mahmutoğlu / Fatih S. / Ünver, Yener, Suç Teorisi, Beta
Yay., 2000.
İçel, Kayıhan, Kitle Haberleşme Hukuku, Basın Radyo-Televizyon Sinema
İnternet, Beta Yay., 1998.
Malkoç, İsmail, Yeni Türk Ceza Kanunu, I. Cilt,3. Bası, Malkoç Kitabevi,
2008.
Meran, Necati, Yeni Türk Ceza Kanunu, Seçkin Yay., 2. Bası, Ankara
2007.
Özbek, Veli Özer/ Kanbur, M. Nihat / Bacaksız, Pınar / Doğan, Koray
/ Tepe, İlker, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yay.,
Ankara 2010.
Özbek, Veli Özer, TCK İzmir Şerhi, Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı,
Cilt 2, Özel Hükümler (Madde 76-169), Seçkin Yayıncılık.
Özek, Çetin, Türk Basın Hukuku, İUHFY, İstanbul 1978.
Özen, Muharrem, Türkiye Cumhuriyeti’nde ve Kuzey Kıbrıs Türkiye
Cumhuriyeti’nde Süreli ve Süresiz Yayınlarda Ceza Sorumluluğu,
AÜHFD, Cilt 52, Sayı 1-4, 2003.
Özen, Mustafa, Hakaret Suçu ve İnternet Yoluyla İşlenmesi, http://
baroport.barobirlik.org.tr/App_Themes/Dergi/2008-75-402.pdf,
Erişim, (Erişim Tarihi:13.04.2010).
Parlar Ali / Hatipoğlu Muzaffer, Türk Ceza Kanunu Yorumu, 2. Cilt,
Madde 72-145, Seçkin Yay., Ankara 2008.
Sözüer, Adem, Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu, Alfa Basım Yayım
Dağıtım, Ocak 1996.
TBB Dergisi 2010 (91) Sinan BAYINDIR / Özge APİŞ 109
Şen, Ersan, Yeni Türk Ceza Kanunu Yorumu, Cilt: 1 Madde 1-140, Vedat
Kitapçılık, İstanbul 2006.
Tezcan, Durmuş / Erdem, Mustafa Ruhan / Önok, R. Murat, Teorik ve
Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin, Ankara 2008.
Toroslu Nevzat, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, Nisan
2009.
Toroslu, X. Yerel Medya Eğitim Semineri – Kayseri 20 - 21 Şubat 2004,
http://www.byegm.gov.tr/seminerler/kayseri-x/kayseri_8.htm,
(Erişim Tarihi: 01.06.2010).
Tüfek, Ömer Faruk, Basın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali ve Bu İhlale
Karşı Özel Hukuk Ceza Hukuku ve İ.H.A.S Koruması, Adalet
Yay., Ankara 2007.
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük Ankara 2005.
Ünver, Yener, YTCK’da Kusurluluk, CHD, Yıl: 1 Sayı: 1, Seçkin, Ekim
2006.
Yaşar, Osman / Gökcan, Hasan Tahsin / Artuç, Mustafa, Yorumlu-
Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Cilt III, Madde 86-146, Adalet Yayınevi,
Ankara 2010.
Yenidünya, Ahmet Caner / Alşahin, Mehmet Emin, Bireyin Şerefine
Karşı Suçlar, TBB Dergisi, Sayı 68, Ocak- Şubat 2007.
Yurtcan, Erdener, Yeni Türk Ceza Kanunu ve Yorumu, Kazancı Yay., Kasım
2004.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

sinanbayindir@aydin.edu.tr